Peygamber Efendimiz’e Salavat Okumanın Fazileti

Peygamber Efendimiz’e Salavat Okumanın Fazileti


Peygamberimiz buyurdu ki “Dualarınız, bana salavat okuyasıya kadar havada asılı kalır, salavat okuyunca yükselir.”


o yüzden duaya salavat ile başlayıp, salavat ile bitirmek duaların hak katına yükselmesine vesiledir. Cuma Hutbesindeki dualarda olduğu gibi Cuma dua saatinin hikmeti olan duaya hamdele salvele ile başlayıp hamdele salvele ile bitirmek

kuran okundumu dua edildimi sonunda fatiha ısmarlanırken
“Sadakallahülazim, Sübhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun ve selamün alel murselin velhamdülillahi rabbil alemin el Fatiha maassalavat” denilir

Burdaki “maassalavat” demek fatihadan öncede salavat okuyun demekdir. bilenler bilir bu hikmeti bilmeyen cahillere ne diyelim

Salavat bir nevi peygambere veya peygamberlere selam göndermektir, o yüzden salat selam denilir, işte alttaki ayette ki “ve selamün alel murselin” demek de, her duanın sonunda biz ümmeti muhammed de adet olmuş böyle okunur ve peygamberlerin tamaminada böylece selam gönderilir otamatik olaraktan, müzzezin yada imam yada kari okur bunu… ve yani sonrada bir fatiha ve maassalavat okunması emredilir yani (salavatlı elhamdü) hamdele ve salvele hikmeti

سُبْحَٰنَ رَبِّكَ رَبِّ ٱلْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ وَسَلَٰمٌ عَلَى ٱلْمُرْسَلِينَ وَٱلْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ ٱلْعَٰلَمِينَ

Sübhane rabbike rabbil izzeti amma yasifun ve selamün alel murselin velhamdülillahi rabbil alemin.

Senin Rabbin; kudret ve şeref sahibi olan Rab, onların nitelendirdiği şeylerden uzaktır, yücedir. Peygamberlere selâm olsun.Hamd, âlemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur.

(Saffat, 37/180-182)

Bu âyetler, Allah’ı takdis ve tenzih ederek övgüyle anmanın ve peygamberleri yâd etmenin en güzel ifadeleri olduğu için, özellikle Kur’an’dan bir parça okunduktan ve dua edildikten sonra bu üç âyetin okunması Müslümanlar arasında gelenek halini almıştır.

Böylece, Cenâb-ı Hakk’ı her türlü noksanlıktan tenzîh ederken, en güzel övgülere ancak O’nun lâyık bulunduğunu söyler ve peygamberlere de salât-ü selâmlarımızı sunarız.

Cuma dua saatinin hikmeti

Peygamberimiz (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) buyurdular

“Cuma günü içinde öyle bir vakit vardır ki, Müslüman bir kul namaz kıldığı halde o vakte rastlar da Allah’tan bir şey dilerse, muhakkak Allah onun dileğini yerine getirir.” buyurur ve bu sözleri söylerken de eliyle bu vaktin çok kısa olduğuna işaret ederdi.

(bk. Buhârî, Cum`a 37, Talâk 24, Daavât 61; Müslim, Müsâfirîn 166, 167, Cum`a 13-15)


مَن كَانَ يُرِيدُ ٱلْعِزَّةَ فَلِلَّهِ ٱلْعِزَّةُ جَمِيعًا ۚ إِلَيْهِ يَصْعَدُ ٱلْكَلِمُ ٱلطَّيِّبُ وَٱلْعَمَلُ ٱلصَّٰلِحُ يَرْفَعُهُۥ ۚ وَٱلَّذِينَ يَمْكُرُونَ ٱلسَّيِّـَٔاتِ لَهُمْ عَذَابٌ شَدِيدٌ ۖ وَمَكْرُ أُو۟لَٰٓئِكَ هُوَ يَبُورُ


Men kâne yurîdul izzete fe lillâhil izzetu cemîâ(cemîan), ileyhi yes’adul kelimut tayyibu vel amelus sâlihu yerfeuh(yerfeuhu), vellezîne yemkurûnes seyyiâti lehum azâbun şedîd(şedîdun), ve mekru ulâike huve yebûr

Her kim şan ve şeref istiyorsa bilsin ki, şan ve şeref bütünüyle Allah’a aittir. Güzel sözler ancak O’na yükselir. Salih ameli de güzel sözler yükseltir. Kötülükleri tuzak yapanlar var ya, onlar için çetin bir azap vardır. İşte onların tuzağı boşa çıkar.

Fâtır  Suresi 10. Ayet

Allah (c.c) şöyle buyurur :

إِنَّ ٱللَّهَ وَمَلَٰٓئِكَتَهُۥ يُصَلُّونَ عَلَى ٱلنَّبِىِّ ۚ يَٰٓأَيُّهَا ٱلَّذِينَ ءَامَنُوا۟ صَلُّوا۟ عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا۟ تَسْلِيمًا

İnnallâhe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyyi, yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ

Şüphesiz Allah ve melekleri Peygamber’e salât ediyorlar. Ey iman edenler! Siz de ona salât edin, selâm edin.

Ahzab Suresi 56. Ayet


Rivayet edildiğine göre bir gün Resûlullah (s.a.v), yüzünde büyük bir sevinç ifadesi ile geldi ve şöyle buyurdu:

“Cebrâil (a.s) geldi ve, ‘Ey Muhammed! Ümmetinden kim sana bir kere salât okursa, ben ona on kere salât ederim. Bu kişi sana bir kere selâm ederse ben ona on kere selâm ederim. Bu durum seni hoşnut etmez mi?’ dedi.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“İnsanların bana en lâyık olanı, bana en çok salât getirenidir.”

“Bana salavat getiren kimseye, salât okuduğu müddetçe melekler salât eder.Buna göre insan, isterse salâtını azaltsın isterse çoğaltsın.”

“Yanında anıldığım halde bana salât ve selâm getirmemesi kişiye cimrilik olarak yeter.”

“Cuma günü bana, çokça salât getirin.”

“Ümmetimden kim bana bir kere salât getirirse kendisine on iyilik yazılır ve kendisinden on kötülüğü de silinir.”

“Kim ezanı işittiği zaman, ‘Ey şu faydalı davetin ve kılınacak namazın sahibi olan Allahım! Muhammed’e vesileyi ve fazileti ver! Kendisine vaat ettiğin makam-ı mahmuda, onu ulaştır’ derse, kıyamet gününde o kişiye şefaatim helâl olur.”

“Kim (yazdığı) bir kitapta bana salât getirirse, o salât kitapta kaldığı sürece, melekler ona salât ederler.”

Ebû Süleyman ed-Dârânî (ö.215/830) şöyle demiştir:

“Bir kimse Allah Teâla’dan bir şey isteyeceği zaman Nebî’ye (s.a.v) salât ve selâmı artırsın. Daha sonra isteğini Allah’a arzetsin.Yine duasını, Nebî’ye(s.a.v) salât okuyarak tamamlasın.Zira Allah Teâlâi iki salât arasında kişinin yaptığı duayı kabul eder.Çünkü o kerem sahibi Allahi iki salât arasında kabul edilmedik hiçbir istek bırakmaz.”

Resûlullah’tan (s.a.v) şöyle buyurduğu nakledilmektedir:

“Kim bana Cuma günü yüz kere salât ve selâm okursa, onun seksen senelik günahı bağışlanır.”

Ebû Hüreyre’den (r.a) nakledildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Bana salât ve selâm getiren kimse için sıratta bir nur yaratılır.Bu nur sahibi, sıratta iken cehennem ehlinden olmaz.”

“Kim bana salât ve selâm getirmeyi unutup ihmal ederse, cennet yolunu şaşırır.”

Abdurrahman b. Avf’tan (r.a) nakledildiğine göre Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Cebrâil (a.s) bana geldi ve şöyle dedi: ‘Ey Muhammed! Ümmetinden sana salât okuyana yetmiş bin melek salât okur.Meleklerin salât okuduğu kimse ise cennet ehlinden olur.’ ’’

“Bana çokça salât okuyanınız, cennette en çok zevce alanınız olacaktır.”

“Hürmetinden dolayı kim bana bir salât okursa, Allah (c.c) , okuduğu bu salât-ı şerifenin lafzından bir melek yaratır.Meleğin bir kanadı doğuda, diğer kanadı batıda, iki ayağı yedi kat yerin altında, boynu ise arş-ı âlâya kadar yükselir.Allah Teâla bu meleğe şöyle der:                                               
  ‘Bu kulum resûlüme salât okuduğu gibi, sen de onun günahları için Allah’tan af dile. Ve o melek, kıyamete kadar o kul için Allah’tan tövbe istiğfar ister.’ ”

Resûlullah’tan (s.a.v) şöyle rivayet edilmiştir:

“ Kıyamet günü havz-ı kevsere bir grup insan gelir.Ben onları, ancak bana çokça salât getirdikleri için tanırım. “

“ Kim bana bir kere salât ederse, Allah Teâlâ ona on kat rahmet gönderir. Bana on salât okuyana, Allah Teâlâ yüz kat rahmet gönderir. Kim bana yüz kere salât okursa Allah Teâlâ, ona bin kat rahmet ikram eder. Ve bana bin kere salât okuyanın cesedini, Allah Teâlâ ateşte yakmaz. O kulu, dünya hayatında ve âhiret suali sırasında hak söz ile kararlı ve sağlam kılar.
Daha sonra onu, cennetine koyar. Onun okuduğu salavat, kıyamet günü sırat üzerinde beş yüz yıllık mesafeyi gösteren (muazzam) bir nur olur.
Ve Allah Teâlâ bana salât ve selâm okuyan kişiye, okuduğu her salât karşılığında cennette bir köşk verir. Okuduğu salât ister az, ister çok olsun. “


Nebî (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“ Üzerime salât getiren kulun ağzından, salavat süratle çıkar. Uğramadık kara, deniz, doğu ve batı yerleri bırakmaz. Ve şöyle der: ‘Ben yaratılmışların en hayırlısı, seçkin kul Muhammed’e , falan oğlu falanın okuduğu salât ve selâmım.’
Bunun üzerine (canlı-cansız, karada-denizde) her şey onun üzerine salât ve selâm eder.
Bu salât ve selâmdan yetmiş bin kanadı, kanatlarının her birinde yetmiş bin tüy, her tüyde yetmiş bin yüz(sûret), her yüzde yetmiş bin ağız, her ağızda her biri yetmiş bin ayrı lisanda konuşan ve yetmiş bin dili olan bir kuş yaratılır. Bunlar Allah Teâlâ’yı tesbih ederler.
Allah (c.c) , bütün bu okunan tesbihatın sevabını, salavat-ı şerife okuyan o kulun sevap hanesine yazar.

Ali b. Ebû Tâlib’den (r.a) nakledildiğine göre, Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“Cuma günü bana yüz defa salavat-ı şerife okuyan kimse, kıyamet günü beraberinde bir nur olduğu halde gelir. Bu nur, bütün yaratıklar arasında taksim olunsa, herkese yeter.”

Bazı haberlerde şöyle zikredilmektedir:

“Arşın sütununa, ‘Bana müştak (çok arzulu, istekli) olana merhamet ederim. Benden isteyene veririm. Muhammed’e salavat getirmek suretiyle bana yakınlaşan kimseyi, günahları deniz dalgaları köpüğü kadar da olsa bağışlarım’ diye yazılmıştır. “
Sahâbe-i kirâmdam biri şöyle anlattı:
“Muhammed’e (s.a.v) salât ve selâm okunan her meclisten, semanın ortasına kadar ulaşan güzel bir koku yükselir. Melekler şöyle derler:
‘ Bu, Muhammed’ e (s.a.v) salât ve selâm okunan meclisten geliyor.’
Bazı haberler de ise şöyle anlatılır:
“ Mümin bir erkek veya kadın, Muhammed’e (s.a.v) salavat okumaya başladığı zaman, semanın kapıları ve perdeleri arşa kadar kendisine açılır.
Bu durumda semalarda Muhammed’e (s.a.v) salât ve selâm getirmedik hiçbir melek kalmaz. Salât ve selâm getiren bu mümin erkek veya kadına her bir melek Allah’ın dilediği kadar mağfiret talebinde bulunurlar.”

Resûlullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

“İsteği gerçekleşmeyen kimse, bana çokça salât ve selâm okusun. Çünkü salât ve selâm; kederleri, kaygıları ve tasaları giderir, rızkları çoğaltır, hâcetleri yerine getirir.”

Salih zatlardan birinden şöyle nakledilmiştir:

“Benim bir komşum vardı. Alimlerin yazdığı kitapları yazarak çoğaltırdı. Vefat ettikten sonra onu rüyamda gördüm: ‘ Allah Teâlâ sana nasıl muamele etti? diye sordum.

‘Beni bağışladı’ deyince, ‘ Hangi amelin buna sebep oldu ? ‘ diye sordum.’ Peygamberimiz’in (s.a.v) adını kitaba yazdığım zaman, mutlaka onun üzerine salât ve selâm getirirdim. Bu sebeple rabbim bana, hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın işitmediği, hiçbir kimsenin gönlünde bile hayal edemediği bir nimet verdi’ dedi.”

Enes (r.a) , Resûlullah’ın (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“ Sizden birinize ben; kendisinden, malından, çoçuğundan, anne babasından ve bütün insanlardan daha sevimli olmadıkça (kâmil manada ) iman etmiş olmaz.”
Hz. Ömer (r.a) bir keresinde Resûlullah’a (s.a.v), “ Ey Allah’ın Resûlü! Sen bana nefsim hariç her şeyden daha sevimlisin! “ dedi.
Bunun  üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.v) , “ Ey Ömer!  Ben sana nefsinden daha sevimli olmadıkça olgun mümin olmazsın “ buyurdu.

Ömer (r.a), “ Kur’ân-ı Kerîm’i sana indiren yüce Allah’a yemin olsun ki, ey Allah’ın Resûlü! Sen bana nefsimden daha sevimlisin! ’’ dedi.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v) bu söz üzerine, “ Ey Ömer! İşte bu şekildeki imanın şimdi kâmil oldu” buyurdu.

Yine bir defasında Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v), “ Ne zaman kâmil bir mümin veya sadık bir mümin olurum?” diye soruldu. Resûl-i Ekrem (s.a.v) , Allah’ı sevdiğin zaman” buyurdu.
“ Peki, Allah Teâlâ’yı nasıl sevebilirim?” denildiğinde de şu cevabı verdi:
“Allah Resûlü’nü sevdiğin zaman!” “Allah Resûlü’nü ne yaptığım zaman daha çok sevmiş olurum? sorusuna ise şöyle cevap verdi: “O’nun Resûlü’nün yoluna tâbi olur, sünnetini işler, onun sevdiğini sever, buğzettiğine buğzeder, dostluk kurduğu kimseyle dost olur, düşmanlık yaptığına da düşmanlık edersen, onu sevmiş olursun. Zira insanlar iman konusunda farklı farklıdır. İnsanların imanlarındaki olgunluk, bana olan sevgileri ile ölçülür. Aynı şekilde insanlar küfür konusunda da farklıdırlar. İnsanların küfürlerinin derecesi de bana olan düşmanlıkları ile ölçülür.
Dikkat edin! O Peygamber’e muhabbeti olmayanın imanı yoktur!
Dikkat edin ! O Peygamber’e muhabbeti olmayanın imanı yoktur!
Dikkat edin ! O Peygamber’e muhabbeti olmayanın imanı yoktur!

Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v) şöyle soruldu:
“Bir mümini huşû içinde diğer bir mümini de huşû hali dışında görüyoruz. Bu farklılığın sebebi nedir?”
Bunun üzerine Resûlullah Efendimiz (s.a.v) ,
“İmanının tadını alan mümin, huşû sahibi olur. İmanının tadını alamayan mümin ise huşû sahibi olmaz!” buyurdu.
“Peki, imanın tadı nasıl elde edilir, ona nasıl ulaşılır? Diye sorulunca Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurdu:
“O’na Allah sevgisinde sadık olmakla ulaşılır.”
“Allah sevgisi ne ile elde edilir veya ne ile kazanılır?” diye sorulunca, Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle cevap verdi:
“Allah’ın Resûlü’ne muhabbetle elde edilir. Bu sebeple siz, Allah ve Resûlü’nün rızâsını, her ikisine de muhabbet beslemekte arayınız.”


Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v) şöyle soruldu:

“Kendilerine muhabbet duymamız, onları yüceltmemiz ve hürmette bulunmamız istenen Âl-i Muhammed (s.a.v) kimlerdir?”
Peygamber Efendimiz (s.a.v), “Onlar;  gönül ehli, vefa sahibi, bana iman etmiş ve ihlâs sahibi olmuş  kimselerdir”  buyurdu.
Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v) gönül ehli, vefa sahibi olan Âl-i Muhammed’in belirgin özelliklerinin neler olduğu sorulunca şöyle buyurmuştur:
“Benim muhabbetimi sevilen her şeye tercih etmek ve gönüllerinin benim hatıramla meşgul olması ve bana çokça salavat getirmeleri, onların Allah’ı zikretmekten sonra gelen en belirgin özelliklerindendir.”
Resûlullah Efendimiz’e (s.a.v), “Sana en güçlü şekilde iman eden kimdir? Diye sorulunca şöyle cevap verdi:
“Beni görmediği halde iman etmiş olan mümin, bana olan sevgisini, sadakat ve şevkle göstermiş demektir. Bu kişinin en belirgin özelliği, beni görmek için sahip olduğu her şeyi feda etmeye hazır olmasıdır. Yer dolusu altını olsa, beni görmek için onları feda eder. Çünkü bu kul, bana gerçekten inanmış ve bana olan muhabbetinde ihlâs sahibi olmuştur.”
Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) şöyle soruldu:
“Ey Allah’ın Resûlü! Senin vefatından sonra gelecek olanlardan, sana salât ve selâm okuyan kişileri nasıl tanırsın?”
Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) şöyle cevap vermiştir:
“Beni gerçekten sevenlerin okudukları salât ve selâmı işitir, kendilerini de tanırım. Beni gerçekten sevmeyenlerin okudukları salâtlar ise bana vasıtalı olarak arzolunur.”

“Bir kimse, Muhammed’e salâvat okumakla bana yakınlık bulursa, ben o kimsenin günahlarını, denizin dalgalarının köpükleri kadar dahi olsa, gene affederim’” cümleleri yazılıdır

Peygamberimiz buyuruyor  ki,: “Mümin olan erkek ve kadın, efendimize salavat getirdiği zaman, semanın bütün kapıları ve perdeleri açılır. Arşa varıncaya kadar hiçbir yer kapalı kalmaz. Semadaki bütün meleklerin hepsi peygamberimize salavat getirip, salavat getiren kimse için Allahüteala’dan mağfiret dilerler “

“Bir kimse dileğinin yerine gelmesini istediği zaman,  bana salavat okumayı çoğaltsın. Çünkü bana okunan salâvat, elem, keder, üzüntü gibi bütün sıkıntıları giderip kişinin rızkını artırır. İşinin Hayırla sonuçlanmasını temin eder “

Efendimiz buyurdular ki: Bir gün Cenab-ı Hakk’ın dört büyük meleği geldi.  Hz. Cebrail, Hz. Mikail, Hz. İsrafil ve Hz. Azrail (a.s.) idiler.

Hz. Cebrail (a.s) bana dedi ki: Ya Resulallah! Senin ümmetinden bir kimse size günde 10’ defa salavat ederse yarın kıyamet gününde ben onun elinden tutar, sıratı kuşlar gibi geçiririm.

Hz. Mikail (a.s) de dedi ki: Ben o kula senin kevser havuzundan kana kana içiririm.

Hz. İsrafil (a.s) dedi ki: Ya Resullallah! O kulun affı için başımı secdeye koyarım Allahu Teala onu affetmedikçe başımı secdeden kaldırmam.

Hz. Azrail (a.s) de: Ya Nebiyallah! Sana günde 10’ defa salâvat edenin ruhunu Peygamberler gibi kabzederim, dedi.

Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) Bu ne büyük lütuf ya Rabbi! Bu ne büyük ihsan Allahım! Buyurdular.

“Cuma gününde benim üzerime Salâvat-ı Şerife getirenin Allahü Teâla 80’ senelik günahını bağışlar.” (Hadisi şerif.)


”Ümmetimden bana bir salavat okuyan kimse için, 10’ iyilik yazılırken, kaydında da 10’kötülük silinir.”

“Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salavat okuyandır.” Hazreti Muhammed Mustafa  (s.a.v.)  “Kim bana bir kere Salatü selam getirirse,  Allahu Teâlâ ona 10’rahmet eder, 10’ da hatasını af eder,10’ da derecesini yükseltir. (Ramuz.)

“Kim Efendimiz (s.a.v.) Salatü selam getirirse, Hz. Cebrail (a.s.) Ya Rasülellah o’ insana 1000’ Melek aynı duayı yapar.” (Hadisi şerif.)

“Kim Efendimiz (s.a.v.) çokça salatü selam getirirse onun derecesi o derece yükseltilmiş olur.” (Hadisi şerif.)

“Herkim günde Efendimiz (s.a.v.) 1000’ defa salatü selam getirirse, Cennet deki yerini görmeden ölmez.” (Hadisi şerif.)

“Kim beni rüyada görürse şefaatim ona vacip olur. Ben kime şefaat edersem cehennem onun cesedini yakmaz..” (Hadisi şerif.)

Kıyamet günü insanların bana en yakını, bana en çok salâvat okuyandır. Hz. Muhammed  (s.a.v.)

Raşit Tunca
Bu Bir Karoglan Raşit Tunca Makalesidir
Avusturya Gümünd ili Schrems  ilçesi Bugün 26 Ağustos 2024 Pazartesi saat 13:19

Author: RasitTunca

Bir yanıt yazın