Cemaatle Kılınan Namazda imamın Ardında ki Saf Düzeni Nasıl Olmalıdır?

Cemaatle Kılınan Namazda imamın Ardında ki Saf Düzeni Nasıl Olmalıdır

Peygamber Efendimiz, müminleri cemaatle kıldıkları namazlarında Melekler gibi saf tutmaya özendirmiştir. [7] Hz. Peygamber, safların sıklaştırılmasını istemiş, boş kalan aralara şeytanların girerek vesvese vereceğini bildirerek saflarda boş yer bırakılmaması hususunda uyarıda bulunmuştur. [8]

Safların düzgün yapılmamasını hoş karşılamayan [9] Hz. Peygamber, Safları düzeltin, omuzların arasını aynı hizaya getirin (düzeltin, araları kapatın)” [10] şeklinde ashab-ı kirâma tembihte bulunmuştur.

“Namazda safları doğrultun (dümdüz yapın). Çünkü saffı düzgün yapmak, namazın güzelliğindendir” [11] buyuran Peygamber Efendimiz, namaz başlamadan önce ashâb-ı kirâmın arasına girer, onların saflarını düzeltmekle bizzat meşgul olurdu. [12] Bu durum, cemaatle kılınan namazlarda, saf düzeninin son derece önemli olduğunu göstermektedir.

Saflardaki düzensizliğin, ihtilafın menfi anlamda kalplere ve yüzlere yansıyacağını [13] açıklayan Resûl-i Ekrem, bir safta yer varken saffın arkasında namaz kılan bir kimsenin namazının uygun olmayacağını işaret etmiş [14], “istevû, i’tedilû” [15] (saflarınızı düzeltiniz, saflarınızı dosdoğru yapınız) uyarılarını sürekli tekrarlamıştır.

SAFLARI SIK VE DÜZGÜN TUTMANIN EHEMMİYETİ

Hz. Peygamber, cemaatle eda edilen namazlarda saf düzenine ciddi önem vermiş, saflarını düzgün tutmayanların, bu işi ciddiye almayanların kalplerine ihtilaf, ayrılık, tefrika gibi unsurların sirayet edeceğini bildirmiştir. Bu açıklamadan; namazda başlayan düzensizliğin mü’minlerin birliğini sarsacak şekilde sosyal hayata da yansıyacağını anlamak mümkündür ki müslümanların günümüzdeki bölünmüşlüğü ve parçalanmışlığı bunun en mühim delili olabilir.

Namazlarda safları düzeltmek İmamı Âzam, İmam Şafiî, İmam Mâlik hazretlerine göre sünnettir. Hz. Ömer, safları düzeltmek için hususi adamlar görevlendirmiş, Hz. Ali namaza duracağı zaman safları teftiş etmiş, gereken düzeltmeleri yaptıktan sonra namaza durmuştur. [16]

SAF DÜZENİ NASIL SAĞLANIR?

Saf düzenine gelince; imama uyacak kişi sadece bir erkek ise, imamın sağına durur. Soluna ve arkasına durmak sünnete aykırı olduğu için mekruhtur. İmama uyanlar birden çok iseler, imamın arkasına dururlar. İmama uyacak tek kadın ise, imamın arkasına durur. Cemaat çoğalıp saf teşkil edecekse saf düzeni, önce erkekler safı, onun arkasında çocuklar safı ve onun arkasında kadınlar safı olacak şekilde yapılır. Kadınların cemaate katılmaları durumunda saf düzenine riayet edilmesi gerektiği hususunda âlimlerin görüş birliği vardır. Buna göre kadınların, safın en gerisinde, erkeklerin-varsa çocukların- arkasında namaza durmaları gerektiği söylenmiştir.

KADIN ERKEĞİN HİZASINDA NAMAZA DURABİLİR Mİ?

Kadının erkeğin hizasında namaz kılması durumunda, kadının iki yanındaki birer erkeğin ve kadının tam arkasındaki bir erkeğin namazı, Hanefi âlimlerine göre bozulur, ötekilerin namazı bozulmaz. Bu durumda, namazın bozulmasının sebebi, duruş düzeninin (tertîbü’l-makam) farzının, terk edilmiş olmasıdır. İmam Şafiî’ye göre, kadının erkeğin hizasında namaza durması (muhâzât) erkeğin namazına zarar vermez. [17]

İMAMLARIN SAFLARA DİKKAT ETMESİ VE İKAZLARDA BULUNMASI GEREKİYOR

Cemaatle kılınan namazlarda, imamet görevinde bulunanların, yukarıda açıklanan kurallara dikkat etmeleri, cemaatlerini bu konuda irşat etmeleri, usanmadan her seferinde Hz. Peygamberimizin uyguladığı gibi hareket etmeleri namazın iç disiplini, huzuru ve huşuu açısından büyük önem taşıyor. İmamet hizmetinde bulunan görevlilerin, cemaatle kılınan namazlarda Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevî’deki imamların “sevvû sufûfeküm rahimekümüllâh, ittesılû, i’tedilû rahimekümüllâh: saflarınızı düzeltin, aranızı bitiştirin, saflarınız dosdoğru yapın, Allah size merhamet etsin” gibi safların düzeltilmesi için yaptıkları uyarılar gibi, cemaate hatırlatmalarda bulunmaları mühimdir. Zira Mescid-i Haram’daki ve Mescid-i Nebevî’deki imamların gerçekleştirdiği bu ikazlar, hadis-i şeriflerden yansıyan ya da tıpa tıp onlardan alınan mesajlardır.

Kanaatimize göre toplumumuzda çoğunlukla bu sünnet, ihmal edilmektedir ki, bu durumun sünnetle bağdaşması düşünülemez. Hatta öyle ki, daha cemaat safı düzeltemeden, kamet bitmeden alelacele namaza başlayan görevlilerin olduğu görülmektedir. Ya da kamet getirilirken ses gürültüsü içerisinde anlaşılmayan hatırlatma ve uyarılar yapılmaktadır. Bütün bunların tekrar gözden geçirilmesinin faydalı olacağı bir gerçektir. Allah hepimize huşu ve huzurla namaz kılmayı lütfetsin.

NEDEN CEMAATLE NAMAZ KILINIR?

Aslı Arapça olan bu kelime, Türkçe’de sıra, saf bağlamak, sıralanmak, sıraya girmek anlamlarına gelmektedir. [1] Es-saffü, bir nesneyi sıra ile düz bir hat üzere dizmek manasındadır. Namaz kılan cemaati artarda dizmek demektir. Saf, müfred (tekil) bir kelimedir. Namaz ve harpte sıra ile dizilmiş insanlara denir. Namaz kılanların saf bağladıkları gibi semadaki meleklerin de mertebelerine göre saf bağladıkları, sıra sıra dizildikleri ifade edilmiştir. “Saf saf dizilmişlere yemin olsun” [2] âyetinde bu görülmektedir. [3] Kanatlarını aça kapata ya da hareket ettirmeden düz bir şekilde uçan kuşların uçuşunu belirtmek için de saf sözcüğü zikredilmiştir. [4] Kezâ, kıyâmet gününde insanların ve meleklerin Allah’ın huzurunda toplanacakları, savaş meydanlarında mü’minlerin yerlerinden ayrılmadan Allah için savaşmak üzere dizilmeleri de saf sözcüğü ile ifade edilmiştir. [5]

Bu açıklamalar, saf düzeninin bu dünyada önemini gösterdiği gibi âhirette de mühim olduğunu, mü’minin hem dünyasını hem de âhiretini ilgilendirdiğini göstermektedir. Hadislerde de saf sözcüğü, hem cemaatle namaz kılınırken alınan düzen (sıralanma) için hem de harpte gerçekleştirilen savaş tertibi için kullanılmıştır. [6]

Dipnotlar: 1) Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2009. S. 1676. 2) Sâffât, 37/1. Ayrıca bkz. Fecr, 890/22; Sâffât, 37/165. 3) İsfehânî, el-Müfredât fî Ğarîbi’l-Kur’ân, Tercüme, Yusuf Türker, Pınar Yayınları, İstanbul, 2007, s. 861; Asım Efendi, Kamus Tercümesi, Asitâne Yayınevi, İstanbul, ts. (tıbkı basım), II, 793-794. 4) Bkz. Nûr, 24/41, Mülk, 67/19; İbn Manzûr,Lisânü’l-Arab, Beyrut, 1999, V, 363-364. 5) Bkz. Kehf, 18/48; Sâffât, 37/165; Saf, 61/4; Nebe’, 78/38; Fecr, 89/22. 6) Buharî, Meğâzî, 77, Cihad, 97; Müslim, Cihad, 78; Küsûf, 3; Müsâfirûn, 310; Ahmed b. Hanbel, I, 232; III, 157, IV, 446; nesâî, Havf, 8. 7) Müslim, Salât, 119; Ebû Dâvûd, salât, 93,96. 8) Ahmed b. Hanbel, III/154; Nesâî, İmamet, 28. 9) Ahmed b. Hanbel, III, 113; Buhârî, Ezân, 75. 10) Ebû Dâvûd, Salât, 94. 11) Ahmed b. Hanbel, III, 103; Buhârî, Ezân, 74; Müslim, Salât, 126; Tirmizî, Mevâkît, 53. 12) Müslim, Salât, 128; Ebû Dâvûd, Salât, 94. 13) Ahmed b. Hanbel, IV, 297; Müslim, Salât, 127; Ebû Dâvûd, Salât, 94. 14) Ahmed b. Hanbel, IV, 23; İbn Mâce, İkâmet, 54. 15) Ahmed b. Hanbel, III, 354; Ebû Dâvûd, Salât, 94. 16) Geniş bilgi için bkz. Ahmed Davudoğlu, Sahihi-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul, 1975, III, 1381. 17) Yunus Apaydın, İlmihal, Divantaş, İstanbul, ts, I, 273-274, içinde.

Kaynak: Doç. Dr. Kerim Buladı, Altınoluk Dergisi, Sayı: 324

Author: RasitTunca

Bir yanıt yazın