Kıyamet Alametlerinden Olan Duhan veya Dumanın Çıkması Nikotinin ve Sigara ve Benzerinin Keşfedilmesi Olmasın?

Kıyamet Alametlerinden Olan Duhan veya Dumanın Çıkması Nikotinin ve Sigara ve Benzerinin Keşfedilmesi Olmasın?

Nikotin

Nikotin (C10H14N2), patlıcangiller (Solanaceae) bitki familyasında bulunan güçlü bir uyarıcı ve alkaloid.

Etimolojisi

Fransız diplomat olan Jean Nicot Portekiz büyükelçiliği yaptığı 1559 ile 1561 yılları arasında tütün tohumlarını Fransa’ya yollayarak adını tütünde bulunan aktif maddelerden biri ve son derece zehirli madde olan Nikotin’e verilmesini sağladı.

Sigaradaki nikotin

Nikotinia ailesi bitkilerinin yapraklarından elde edilir. Sigara şeklinde tüttürülerek veya ince kıyılmış tütünü emerek nikotin kullanılır. Normal bir sigara 20 mg. nikotin bulundurmasına karşın yanarak içildiğinden 1-1.5 mg nikotin alınır.

Nikotinin insan vücudundaki etkileri

Nikotin’in MSS (merkezi sinir sistemi) ve çevresel sinir sisteminde eşit derecede uyarıcı ve depresan etkileri bulunmaktadır. Nikotin alındıktan sonra öfori, uyanıklık, hafıza ve dikkatin artması ve sıkıntıdan kurtulma gibi etkiler oluşur. Ama aynı zamanda nikotinin kendisi de gerginlik yaratmaktadır. Nikotinin etkilerine karşı tolerans gelişir ve ilk sigara kullanırken oluşan etkiler oluşmaz.

Amerikan Kalp Derneği’ne göre nikotin bağımlılığı tarihsel olarak kırılması en zor bağımlılıklardan biri olup, nikotin bağımlılığını belirleyen farmakolojik ve davranışsal özellikler, eroin ve kokain bağımlılığını belirleyen özelliklere benzerdir.

Sigaraya bağlı yan etkiler

Genelde üst solunum yollarında karsinojen etki (halk dilinde kanserojen),çok fazla alımında ise kokarsinojen etki (bozunmuş hücre, kanserli doku) görülür, damarları büzme etkisinden dolayı ise kalp dolaşım sisteminde problemler oluşturur. Yüksek tansiyon, kalp krizi riskinin 20 kat artması, kalp durması, koroner arter hastalığı; hamilelikte kullanımda erken doğum, düşük doğum ağırlığı, düşük oluşturduğu bilinmektedir. Ayrıca ağız, damak, gırtlak kanserlerinin %90’ından fazlası sigaraya bağlı olup, akciğer kanseri olanlarda birinci sıra sigara kullananlarındır.

Böcek ilacı olarak kullanımı

Nikotin tarih boyunca böcek ilacı olarak da kullanılmıştır. 2. Dünya Savaşından sonra dünya çapında 2.500 tondan fazla nikotin böcek ilacı (tütün endüstrisinin atıkları) kullanılmış, fakat 1980’lerde nikotin böcek ilacı kullanımı 200 ton altına düşmüştür. Bunun nedeni memelilere daha az zararlı ve daha ucuz olan başka böcek ilaçlarının bulunmasıdır.[1]

Hâlen ABD’de organik tarımda nikotinin tütün tozu şeklinde bile kullanılması yasaktır.

Narkotik ve Narkotik Bürolar

Türkiyede 12 Haziran 1937 tarih ve 3201 sayılı “Emniyet Teşkilatı Kanunu”na göre, Teşkilatımızda; asayiş, kaçakçılık, uyuşturucu maddeler, fuhuşla mücadele gibi suçların önlenmesi amacıyla merkez teşkilatında Altıncı Şube Müdürlüğü, taşra teşkilatında ise aynı görevleri yerine getirmek üzere İkinci Şube Müdürlüğü kurulmuştur.

7 Haziran 1969 tarihinde, İstanbul ilinde yeni kurulmuş bulunan Narkotik Şubesi Müdürlüğüne yapılan atama 25 Temmuz 1969 tarihli Resmi Gazetede uygun görülerek yayımlanmıştır.

26 Temmuz 1969 tarihinde; İçişleri Bakanlığı’na bağlı olmak üzere Emniyet Teşkilatı bünyesinde 33 Narkotik Şube veya büro kurulması kararlaştırılmıştır. İstanbul’da 60, Ankara ve İzmir’de 30’ar kişilik birer şube, 29 ilde de 10’ar kişilik birer büro çalışmalarına başlamıştır. Bütün şube ve bürolar sorumlu bir Genel Müdür Yardımcısı ile Emniyet Genel Müdürlüğü’ne bağlanmıştır.

3 Ocak 1980 tarihinde, narkotik birimleri yeni kurulan Kaçakçılık Daire Başkanlığı’na bağlanmıştır.

14 Ocak 1983 tarihinde, Kaçakçılık Daire Başkanlığı’nın ismi Kaçakçılık İstihbarat Harekat Daire Başkanlığı, 7 Temmuz 1995 tarihinde ise Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı olarak değiştirilmiştir.

5 Haziran 2015 tarihli Bakanlık Makam Onayı ile kurulan Uyuşturucu ile Mücadele Daire Başkanlığı 9 Ekim 2015 tarihinde faaliyetlerine başlamıştır.

18 Kasım 2015 tarihi itibariyle 81 İl Emniyet Müdürlüğünde Uyuşturucu ile Mücadele Şube Müdürlükleri kuruluşları tamamlanmıştır.

17 Nisan 2017 tarihinde, Uyuşturucu ile Mücadele Daire Başkanlığının ismi merkez teşkilatında Narkotik Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, taşra teşkilatında Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü, ilçe teşkilatlanmasında ise Narkotik Suçlarla Mücadele Grup Amirliği olarak değiştirilmiştir.

Sigara

Sigara, kıyılmış tütünün kağıda sarılmasıyla üretilen, dumanı çekilerek tüketilen nesne. Günümüzde yaygın olarak kullanılan bu ürünün, 18. yüzyılda Avrupa’ya İspanyol denizciler tarafından Amerika’dan getirildiği düşünülmektedir. Sigara, sigara kasası ve sigara paketi içinde tutulur.

Sigara yüzünden her sene 6 milyon kişi ölmektedir, yani her 10 ölümden birinin nedeni sigaradır. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre Türkiye’deki erkeklerin %30’u ve kadınların %12’si sigaradan ölmektedir.

Tarihçe

İlk yıllarda tütün yaprağına daha sonra da ince kâğıda sarılarak içilmeye başlanmıştır. Bizet’nin operası Carmen 1830’lar İspanya’sını anlatır ve oyunun kahramanı Carmen başlarda bir sigara fabrikası işçisidir. Fransa’da ilk sigara fabrikası Fransız devlet tekel şirketi tarafından 1845’te kurulmuştur.

İngilizler sigarayla ilk defa Kırım Savaşı’nda (1853-1856) Osmanlı askerleri’nde görerek tanışmıştır. Osmanlı Devleti, devlet gelirlerini artırmak için sigarayı devlet tekeline alınca, sigara üretimiyle uğraşan Rum tüccarlar o zamanlar İngiliz himayesinde olan Mısır’a göç etmiş ve Mısır’da 1880-1915 yılları arasında dev bir sigara endüstrisi oluşmuştur.

Avrupa ve Amerika’da I. ve II. Dünya Savaşı yıllarında sigara askerlere genel ihtiyaç olarak dağıtılmış, 1965 yılına kadar sigara tüketimi yükseliş eğilimi göstermiş ama zararları hakkında bilinçlenme yayıldıkça tüketim azalmıştır. Gelişmekte olan ülkelerde ise hâlen sigara tüketimi yükseliş eğilimindedir.

Tiryakilik Sigara bağımlılığı

Tiryaki kelimesi dilimizde sıklıkla karşımıza çıkan sözcükler arasındadır.
Tiryaki kelimesi Arapça kökenlidir.
TDK’ye göre tiryaki kelimesi ise şu anlama gelmektedir:

  • Afyon, tütün, kahve, çay vb. keyif veren maddelere alışmış olan (kimse)
  • Bir şeye çok alışmış, kendine huy edinmiş
  • Karagöz oyununda yaşlı ve afyon içmeye alışmış kimse

Sigara bağımlılığı psikolojik ve fiziksel bağımlılık olmak üzere 2 ayrı alt başlıkta incelenmektedir.

Psikolojik faktörler

Aslında sigara içme eylemi bulaşıcı bir psikiyatrik hastalıktır, kuşaktan kuşağa görerek-duyarak bulaşır. Doğduğumuz andan itibaren çevremizdeki milyarlarca sigara içicisine ait on binlerce bilinçaltı kayıt ve sigara firmalarının bunları güçlendirmek için kurduğu tuzaklar sayesinde daha çocukken zihnimize bulaşır. Bu aslında kitlesel bir beyin yıkama programıdır. Önce çevremizdeki sigara içen büyüklerimiz, daha sonra çizgi filmler ve son olarak da filmler aracılığıyla sigaranın bir keyif-destek aracı olduğuna inandırılırız. Marlboro-Formula 1 yarışları, Camel Trophy, Parliament Sinema Kulübü gibi sosyokültürel projelerle inançlarımız ve beklentilerimiz iyice güçlendirilir. Tüm sahneler ve gizli reklam çalışmaları sigarayı hayatın her aşamasında olması gereken normal bir şey gibi algılamamız için ayarlanmış ve hepsine bugüne kadar trilyonlarca dolar para harcanmıştır.

Beyin yıkama, gerçek olmayan bir şeye gerçekmiş gibi inandırılmak demektir. İnançların beyinden salgılanan nörotransmitter’leri direkt etkilediği plasebo çalışmalarında gösterilmiştir. MR spektroskopi çalışmalarında plasebonun aktif maddeyle aynı oranda nörotransmitter salınımına ve beyinde aynı anatomik bölgelerde sinyal alınmasına yol açtığı kanıtlanmıştır. Sonuç olarak, sigaranın psikolojik bağımlılığı beyin yıkamalar tarafından oluşturulur.

Günlük hayatımızda sigara bağımlılığının büyük oranda psikolojik olduğunu gösteren en çarpıcı kanıtlar hamilelik, oruç ve uzun yolculuklardır. Birçok tiryaki hiçbir fiziksel sıkıntı yaşamadan 10-12 saat süren okyanus aşırı uçak yolculukları yapabilir çünkü uçak inene kadar içmemeye şartlanmıştır. Uçaktan iner inmez sigarasını yakmak ister ve eğer yasak vb. bir engelle karşılaşırsa canı sıkılır ve nikotin çekilme belirtisi zannettiği sinirlilik, gerginlik, çarpıntı, terleme, el titremesi, kafasını toplayamama gibi 12 saat boyunca yaşamadığı tüm belirtileri ilginç bir şekilde saniyeler içinde yaşamaya başlar. Hâlbuki asıl sorun içmemeye şartlanma süresinin sona ermiş olmasıdır. Yani fiziksel bağımlılıktan kaynaklandığı sanılan çekilme belirtileri gerçekten hissedilir, ancak tetiği çeken yine psikolojik bağımlılıktır. İçme beklentisi ve şartlanmayla ilgili çok fazla sayıda bilimsel araştırma ve kanıt vardır.

Sigara içenler özgürce sigara içebildikleri, çekilme belirtisi olma ihtimalinin açıkça imkânsız olduğu durumlarda bile, çok yüksek seviyede sigara içme arzusu duyabilirler. 4-5 saat zorlanarak abstinans sağlananlar ile sabah uykudan uyananların sigara içme arzularının karşılaştırıldığı bir çalışmada 1. gruptakilerin çok daha yüksek olduğu bulunmuş, “sigara içme arzusu esasen alışılmış davranışa olan arzuyu yansıtır” sonucuna varılmıştır. El alışkanlığı, sigara ile ilişkili nesneler, sigarayı hatırlatan durumlar gibi sigara içmeyi tetikleyen faktörler çok güçlü sigara içme arzusuna neden olur. Sigara içmeyi tetikleyen faktörler daha çok sigara içme beklentisini hatırlatır, içme arzusunu arttıran beklentidir.

Dols ve arkadaşlarının 2000 ve 2002 yıllarında yaptıkları 2 çalışmada da sigara içilebilen ve içilemeyen ortamlarda sigara içen gönüllülere sigarayı hatırlatıcı uyaranlar verilmiş, içilemeyen ortamlarda uyaranların yarattığı sigara içme arzusunun çok daha düşük olduğu gözlenmiştir. Sonuç: Sigara içmeyi tetikleyen faktörler esas olarak öncelikle sigara içme beklentisini başlatır. İçme arzusunu arttıran, beklentidir. Benzer sonuçlar daha sonra 2005’te Thewissen ve arkadaşları tarafından da yayınlanmıştır.

Sigara içme arzusunu yaratan psikolojik faktörlerin incelenmesinde dindar Museviler araştırmacılar için âdeta doğal bir laboratuvar ortamı sağlar. Çünkü dindar Museviler cumartesi günleri ateş yakmazlar, sigara içmezler. Bu bulguların ışığında Schacter ve arkadaşları ile Warburton sigara sorununu sadece nikotine eşdeğer görmenin imkânsız olduğu sonucuna varmışlardır.

Bir gruba nikotin, diğerine plasebo verilerek yapılan bir NRT (nikotin replasman tedavisi) çalışmasının devamında tahmin grupları oluşturulmuş; verilen üründen bağımsız olarak, kendisine nikotin verildiğine inananların sigara tüketimindeki azalma, plasebo verildiğine inananlara göre belirgin olarak daha iyi bulunmuştur. Dindar Musevi gönüllülerin Şabat günündeki sigara arzularının karşılaştırıldığı bir çalışmada, Şabat günü süresince sigara içme arzusu, iş günü zorlu abstinansı süresince, hatta serbest içtikleri gündekinden bile anlamlı derecede düşük bulunmuş ve son saatlerde beklentinin yaklaşmasıyla düzeyler hızla artmıştır. Uçak çalışanları ile yapılan bir araştırmada kısa ve uzun uçuşlarda sigara içme arzusunun, uçağın inişi yaklaştıkça tepe noktaya ulaştığı görülmüştür. İlk kısa uçuşun sonu ile uzun uçuşun sonu arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Paralel zamanlamada ilk kısa uçuşun sonundaki içme arzusu, uzun uçuşun orta zamanından belirgin olarak daha yüksektir. Dr. Dar’ın bu iki çalışmasındaki bulgular sigara içme beklentisinin arzuyu arttırdığı teorisini kanıtlamaktadır.

Maddenin yapacağı zannedilen asılsız beklenti ve inançlar ise, içme beklentisinden farklı bir kavramdır. Beklenti ve inanç teorilerini destekleyen en geniş derleme 1999 yılında Brandon ve arkadaşları tarafından yayınlanmıştır. 1950’li yıllardan 1999’a kadar bu konuda yapılan tüm çalışmalara yer verilmiştir. Bu beklentiler sigaranın sağlayacağı keyif, rahatlama, konsantrasyon artışı gibi sahte faydaları ve bırakınca yaşanacak belirtileri ortaya çıkarır; bırakma isteği ve bırakabilme beklentisi başarı oranını olumlu yönde etkiler.

Fiziksel faktörler

Fiziksel bağımlılıktan sorumlu olan nikotin, renksiz, kokusuz ve oldukça zehirli bir maddedir. Böcek İlacı yapımında bile kullanılmaktadır. Yarılanma ömrü 60 dakika gibi kısadır. Sigara içiminde dolaylı ve çok yavaş olarak kana geçmektedir; metabolizma hızı ile alım hızı dengelidir, dolayısıyla vücutta birikim yapmaz ve güçlü bir uyuşturucu madde olduğu için bir süre sonra tolerans gelişir. Bu yüzden de çok toksik olmasına ve sigara tiryakileri tarafından sürekli alınmasına rağmen hızlı bir ölüme yol açmaz. Ancak sigara ile birlikte nikotin replasman tedavilerinin kullanılması aşırı doza bağlı komplikasyonlara ve ölüme yol açabilir.

21. yüzyılda tütün endüstrisinin sağlığa gerçekten ve ciddi zararı olmadığı iddiasıyla piyasaya çıkaracağı ürünlerle de aynı sorunların yaşanma olasılığı kuvvetle muhtemeldir.

Bağımlılıkta fiziksel-psikolojik faktörlerin kombine etkisi

Aslında her tiryaki ilk sigarayı denemeden çok önce psikolojik olarak bağımlı hâle gelmiştir, yani zihnen sigaraya başlamıştır. Birkaç sigara içildikten sonra hızla nikotine bağımlı olunur. Fiziksel bağımlılık tam olarak yerleştikten sonra kişi her sigarayı yakışta göreceli bir iyilik hâli yaşar, beyin yıkamaların zihinde yarattığı yanlış kodlar dolayısıyla yaşadığı bu yükselmenin göreceli bir iyilik hâli, bir yanılsama olduğunu fark edemez ve gerçek bir keyif-destek olduğunu zanneder. Tiryaki bu yanılsamayı hayatındaki keyif-stres-sıkıntı gibi çeşitli anlarla şartlı refleks hâline getirdikçe, günde 20-30 kez yaşadıkça psikolojik bağımlılığı her geçen gün biraz daha güçlenir, sigaraya verdiği değer artar. Sigarasız yaşayamayacağını zannetmesinin, bırakınca mutsuz olmasının tek sebebi, bu geçici göreceli iyilik hâlini gerçek sanması ve bundan mahrum kalmanın yarattığı yalancı fedakarlık hissidir.[11] Viyana Üniversitesi Halk Sağlığı departmanından Prof. Neuberger Allen Carr sigara bırakma metoduyla ilgili yaptığı 1 yıllık izlem çalışmasında, sigara içenlerin girdiği bu kısır döngüden de bahsetmiştir.

Pasif içicilik

Sigara kullanan kişilerin bulunduğu ortamlarda bulunan kişiler edilgen/pasif içici olarak adlandırılır ve sigaranın zararlarından bazen içen kişiden daha çok etkilenirler. Bu durumu biraz olsun engellemek için toplu olarak bulunulan yerlerde içen ve içmeyen kişileri ayrı ortamlarda tutmaya yönelik uygulamalar vardır. Örneğin birçok restoranda sigara içilen ve içilmeyen bölümler ayrılır. Toplu taşıma araçları ve bazı kapalı mekânlarda hiç içilmez. Ancak bu önlemlere rağmen sigara açık havada bile içmeyenlere zarar vermekte ve rahatsız etmektedir. Dünya Sağlık Örgütüne göre her yıl 600.000 kişi pasif içicilikten ölmektedir.

“Nefsin Bir Gözü Haram ve Yasak Olandadır”

(Karoglan Başağaçlı Raşit Tunca Sözü)

Kuran da ise

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

وَمَا أُبَرِّئُ نَفْسِي إِنَّ النَّفْسَ لأَمَّارَةٌ بِالسُّوءِ إِلاَّ مَا رَحِمَ رَبِّيَ إِنَّ رَبِّي غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûi illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm

Meali :

“Ben nefsimi temize çıkarmam, çünkü Rabbimin merhamet ettiği hariç,Emmare nefis aşırı derecede kötülüğü emreder. Şüphesiz Rabbim çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” dedi.

(Sadakallahul Aziym YUSUF Suresi 53. ayet)

Başakanımız Sayın Tayyib Bey güya sigaraya karşı ve Dünyada neredeyse sigaraya ilk yasak getirenlerin başını çekiyor Fakat işin aslı ne acaba?

“it ürür kervan yürürür” (Türk Atasözü)

Matrix Flmi ve Kahine Giden Neo’ya Kahin diyor ki:

“Sana Demseydim de O vazoyu kıracakmıydın”

Nefse ve insan’a Allah Bu agaçtan yemeyin dedi
insanın Düşmanı olan şeytan, insanı Allah’a kötü göstermek için, o yasak ağacın peşine düşdü, ve özellikle o ağaçtan yedirdi ki, insanı, isyankar ve Allah’a karş kötü varlık, kendsini ise, itaatkar varlık olaraktan gösterebilmek için.

Nefsi emmareye düşmüş Nefis, Kötü Huyaları ve ahlakı bize öğretip alıştıran, kötü arkadaştır:

Nefsi Emmare Bissüi Nedir? Günahdan Zevk Alan ve Kötülüğü Emreden Nefis Nedir?

Öncelikle Nefis demek, Vücut Denilen Araba veya Motoru süren sürücü, şoför Manasındadır. Bu Motor ve araba yaptıklarından hesaba çekilcek olduğu için, onun sanki yabani bir at misali, üstüne binip güzel işler yaptırılabilmesi için, önce terbiyet edilmesi gerekir. Yani sürüş kurallarını öğrenmek gekekir. Burada islamın şartları olan namaz ve oruç devreye girer, ve işde oruç ile insan önce nefsine gem vurmayı, yani nefis atına, yani motoruna gem vurmayı, veyahut arabasında, fren sistemini nasıl kullanması gerektiğini öğrenir. Oruç ile yemek helal olan birşeye gem vurulur. Daha sonra cima ya (Cinsel birleşmeye) gem vurulur, yani frene basması öğenilir. Bunu öğrenince, artık insan islamın haram ve yasak dediği durumlarda, frene basıp nefis atının gemini çekerek, gerektiğinde onu durdurur. Böylece nefis, kazandığı derece ile makam kazanır ve terbiyet ehli olur.

—oOo—

Nefsi Emmare Bissüi Nedir? Günahdan Zevk Alan ve Kötülüğü Emreden Nefis Nedir? Denilince :

(Yaptığının Yanlış Olduğunun Farkına Varamayıpta, Hata, Yanlış ve Günahlardan Tad ve Zevk Amaya Başlayan Nefs)

istilahi mana ile kötülüğü emreden nefis demekdir. ve kötülük ise nefsin hoşuna giden (zina kumar çalmak çirpmak fazlaca yemek israf,içki,..) gibi haram ve yasak olan işlerdir. ve bu ameller işlendikce, nefis ati bunlarla beslenen bir at ve araba olur, yani o arabanin benzini, ya iyilikle doludur ve iyilikle hareket edip çalişir, yahut kötülük ile doldudur ve kötülük enerjsi ile çalişir. ve haramlar işlendikce insan, cehennem çukuruna müstehak olur. ve siyah ve kötü enerji, yikici yok edici bir kuvve kazanir. Eger terbiyet olursa, beyaz ve renkli enerji kazanir. ve renklerine göre de onun kuvvesi belli olur. ve her rengin bir melek grubu vardir, ve o rengin haline bürününce, o grubun melekleri ona yardim ederler. Emmare bissüi nefis, petrol mesabesindedir veya carbon elementini temsil eder, veya yanici kömür ve cinsi nevisi, ve en alt seviye ölü nefisdir, artik onun yeniden dirilmesi, mümkün değildir dersek yani, Allah kiyametten sonra, haşrda onu yeniden halkeder ancak, dünyada ise onun carbon haline dönmüş olmasi, tekrar bitki olup yeşeremeyecegini,” fedhuli fi ibadi ” derecesine varip ve tekrar insan bedenine girip hizmet edeyemeciğni belli eder. amma petrol ve kömür carbon cinsi olup Allah onlari sadece cehennemlik olarak halketmişdir, ve onlar cehennemden çikip kurtulamazlar, sonlari ikisininde yanmakdir. şayet onlardan firavun gibi, sonradan akillanipda iman ettim diyenler olursa, onlar hem zehirli, hem dibe çökücü, hem de dibe çöktürücü olan civa durmunda olurlar. bir üst, ondan daha hafif, ve dünyamizin üst kismlarinda hayat bulan madenler ve yani mesela demir gibi, veya bakir ve benzeri agir metaller halindedir. ve insan, nefis atina gem vurmasini ögrenip, ve dur denilen trafikde, durup. bekle denilen yerde. bekleyip. geç denilen yerdede, durmadan hemen geçer ise, yani ayni trafik kurallari gibi, nefsin de kurallari vardir, ve islamin emirlerine harfiyle uyan kimsenin, nefis ati , kaza yapip ölmez, yahut yaralanmaz, yahut şarampola yuvarlanmaz velhasil kelam.

Nefsi emmareye düşmüş Nefis, Kötü Huyaları ve ahlakı bize öğretip alıştıran, kötü arkadaştır :

Örnekler:

  • Yak bir sigara, kederin gitsin!
  • Bu gece bizimle kafaları çekmeye var mısın?
  • Haydi okey oynamaya gidelim!
  • Parasına değil ya, sadece çayına oynuyoruz biz baba…!
  • o Bana yamuk yapan Helmut’u ormanda buldum, evire çevire bir gözel onardım, dövdüm olum, kas derler bu pazudakine,…
    …..
    falan filen işte

Yeşilay Yönetim Kurulu Üyesi olarak sigara ile mücadelede belirli bir hedefe ulaşıldığını düşünüyor musunuz?

Şimdi öncelikle şunu bilmek lazım ki Türkiye, dünyada bu yasayı en iyi uygulayan 6 ülkeden birisi. Bizden sonra otuza yakın ülke de bu yasayı meclisten geçirerek yürürlüğe koydu. Şu an toplamda otuz üç ülke var. Diğer ülkeler de buna bakarak kendi ülkelerinde yürürlüğe koymayı düşünüyorlar, diğer ülkelere de emsal teşkil etti. İşin daha enteresan tarafı dünyada “Türk gibi sigara içmek” diye bir tabir vardı. Avrupa’da çok sigara içenlere “Türk gibi sigara içiyor.” derlermiş; işte bu tabir kırılıyor. Hiç kimse bu yasanın Türkiye’de tutacağına pek inanmamıştı, ama yasa tuttu. Bunu da nereden tespit edebiliyoruz? Birçok veri var. Burada şunu da hemen hatırlayalım; mesela 15 yıl önce şehirler arası otobüslerde sigara serbestti, insanlar çok sıkıntı çekiyordu ve kimse de bunu doğrulamıyordu. Tabi onu yasakladılar, yasaklarda geçiş süreçleri vardır, bu normaldir. Adam bağımlı olmuştur, tiryakidir. Sigara içememesi onun sinirlerini bozuyor ve orada bazı taşkınlıklar olabiliyor ama onun haricinde yasa oturdu. Şimdi Türkiye’nin hiçbir yerinde hiçbir şehirler arası otobüste sigara içilmez. Aynı şekilde bu yasada da geçiş sürecini hükümet çok güzel planladı. Kapalı mekânlarda sigara içişini iki bölüme ayırdı, cafe ve restoranlarda bir yıl geçiş süreci sağladı. Onlara bir yıl imkân tanıdı, şimdiden başlayın alışmaya diye… Bir yıl sonra onlar da hazırlıklarını zaten ona göre yaptılar. Netice itibari ile yasanın bu sene üçüncü yılı. Bu üç yıl içerisinde neler oldu? Yasaya uyum aşağı yukarı %85’lerde. İkinci husus, yasanın tutmasının en belirgin sebebi Başbakanın kendisidir; sigaraya çok karşı birisi ve olayın peşini bırakmadı. Yani hatırlarsanız 1996’da “4207” çıkmıştı, yasa vardı ama uygulanmıyordu, ilgilenen yoktu, gündemde tutan yoktu. Bu tür kanunlar çıktığı zaman kanunu beslemek lazım. Alt yapısını, devlet ayağını; işte cezaları kim kesecek, nasıl kesecek, takibi nasıl olacak, bunları yapmak lazımdı. Başbakanın kendisi ve Sağlık Bakanlığı bu işe çok ehemmiyet verdi ve vazifesi olan diğer kurumlar; İçişleri Bakanlığı, TABDK, belediyeler vs. hepsi kanunu sahiplendiler. Binlerce yer denetlendi, raporlar tutuldu, insanlar bunun ciddi olduğunu anladılar. Bu üfürükten bir yasa değil, hakikaten uygulanacak dedirtti ve uygulandı. Sağlık adına neler oldu? Bir kere, en çok kahvehaneciler “Bizim işler kesilecek, kahvehaneler kapanacak.” demişlerdi. Öyle olmadı. Şimdi tersinden bakmak lazım. Sigara içenler kahveye giriyor ama bir de içmeyenler vardı. Yasak olunca içenler de rahat etti, içen çıkıp kapıda içiyor. Bir de hayatında hiç sigara içmeyen ama oralara gidip takılmak isteyenler de kahvelere gitmeye başladı. Sanayi Bakanlığının verilerine göre mesela diyelim 5000 tane kahve kapandıysa 7000 tane açılmış. Yani şimdi kahvehaneciler bu veriyi kullanıyor, işte şu kadar kahve kapandı diyorlar. Ee bir de açılanlar var. Sadece kahvehane için değil, bütün dünyada şirketler kapanır açılır. Tutar devam eder, ticarî hayattır, dolayısıyla devreder, başka işe çevirir vs… Türkiye 70 milyonluk büyük bir ülke. 4-5 bin kahvehane her yıl, yasa olsa da olmasa da açılır kapanır, bunlar normal şeyler. Dolayısıyla yasanın kahvehaneleri ilgilendiren bölümü de tuttu; onların iddia ettiği gibi büyük bir iş kaybı olmadı.

Sağlığa olan faydasına gelince Marmara Üniversitesi bir araştırma yaptı. Dedi ki: İki yıldır sigara içilmiyor. Acaba bunun insanlar üzerindeki somut faydasını nasıl ölçeriz? Marmara Üniversitesi Araştırma Hastanesinde, sigara yasasının yürürlüğe girmesinden itibaren acil servise gelen sigaraya bağlı hastalıklarda %35 azalma var. Muazzam bir rakam, sadece bir hastanenin iki yıllık verisi… Bunu Türkiye’ye oranladığın zaman acil hastada belki bir
milyona yakın düşüş oldu. Bu da muazzam bir rakamdır, sadece sigara ile ilgili olan kısmı…

Kıyamet Alameti Duhan Nedir?

Duhan ne demek? Kur’an’da geçen duhan ne anlama geliyor? Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kıyâmet alâmeti olarak bahsettiği duman ile bu sûrede zikredilen duman aynı şey mi? Bir kıyamet alameti olarak duhan nedir kısaca?
Kıyâmetin on büyük alâmetinden biri olan “Duhân”, duman demektir. Kur’ân-ı Kerîm’de bu isimde bir sûre de vardır. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in kıyâmet alâmeti olarak bahsettiği duman ile bu sûrede zikredilen dumanın aynı şey olup olmadığı hususunda ihtilâf edilmiştir. O sûrede Cenâb-ı Hak şöyle buyurur:

“Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle. Duman insanları bürüyecektir. Bu, elem verici bir azaptır. (İşte o zaman insanlar:) «Rabbimiz! Bizden azâbı kaldır. Doğrusu biz artık inanıyoruz.» (derler). Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir Elçi gelmişti.” (ed-Duhân, 10-13)

AYETTE GEÇEN DUHAN NE ANLAMA GELİYOR?

Bu âyetle ilgili iki farklı görüş vardır:

Birinci görüş:

Abdullah bin Mesut -radıyallâhu anh- ve çoğunluğun anlayışına göre Mekkeli müşriklerin Müslümanlara yönelik eziyetlerini artırdığını gören Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz, onların kıtlıkla cezalandırılması için Allâh’a duâ etmiş, Allah Teâlâ da duâsını kabul etmişti. Böylece Mekke halkı büyük bir kıtlığa dûçâr oldu. Bu kıtlıkta leş ve kemik yemek zorunda kalan ve açlıktan gözlerinde fer kalmayan Mekkeli müşrikler, etrafı duman kaplamış gibi görüyorlardı. Bunun üzerine Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’e müracaat ederek bu felâketin kaldırılması için Allâh’a duâ etmesini istemişler, kıtlık sona erdiği takdirde îmân edeceklerine dair söz vermişlerdi.

Fakat o bedbaht müşrikler, Rasûlullâh’ın duâsı üzerine sıkıntıları hafifleyince tekrar Müslümanlara hakaret ve eziyete başladılar. Abdullah bin Mesut’a göre, Duhân Sûresi’nde geçen dumandan maksat, o zaman müşriklerin açlıktan etrafı dumanlı görmeleridir.

İbn-i Mes’ûd -radıyallâhu anh- şöyle demiştir:

Kureyş Kavmi İslâm’a girmekte ağır davranmıştı. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onların aleyhine duâ ettiler de onları bir kıtlık yakaladı. Öyle ki o yıl helâk oldular, leş yediler, kemik kemirdiler. Ebû Süfyân, Nebiyy-i Ekrem -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in huzûr-i âlîlerine geldi ve:

“–Ey Muhammed! Sen’in getirdiklerin arasında sıla-i rahim (akrabayla ilgilenmek) de var. Hâlbuki Sen’in kavmin helâk olmuş vaziyettedir. Artık Allâh’a duâ et!” dedi.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz veya İbn-i Mesut -radıyallâhu anh-:

“O hâlde semânın apâşikar bir duman getireceği günü gözetle!”[1] âyetini okudu.

Sonra Kureyşliler tekrar kâfirliklerine döndüler. Bu dönüşlerinin cezası da Allah Teâlâ’nın şu buyruğunda ifâde edilmektedir:

“Fakat Biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikâmımızı alırız.” (ed-Duhân, 16)

Bu intikam, Bedir günü olmuştur.

Râvîlerden biri olan Mansûr, şunu ilâve etmiştir:

“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- duâ ettiler de onlara yağmur ihsân olundu. Yedi gün yedi gece bol miktarda yağmura nâil oldular. Bu kez insanlar yağmurun çokluğundan şikâyet ettiler. Bunun üzerine Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz:

«Allâh’ım, etrafımıza yağdır; üzerimize değil!” diye duâ buyurdular. Başlarının üzerindeki bulutlar derhâl açılıverdi ve civar bölgelerdeki insanların üzerine yağmur yağdı.”[2]

Burada şu hususa da dikkat etmek lâzımdır ki; âlemlere rahmet olarak gönderilmiş olan Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz müşriklere, kendisine eziyet ettikleri için değil, İslâm’ı yalanlamaları ve Allâh’a başkaldırmaları sebebiyle bedduâ etmişlerdir. Nitekim îmân ile şereflenmeleri ümidiyle de üzerlerindeki iptilânın kaldırılması için duâ buyurmuşlardır. Yani Efendimiz’in bütün derdi ve arzusu, insanlığın ebedî kurtuluşuydu.

KIYAMET ALAMETİ DUHAN NE ANLAMA GELİYOR?

İkinci görüş:

Abdullah bin Abbâs ve Abdullah bin Ömer -radıyallâhu anhum- gibi bazı ashâba göre ise bu “duhân”, kıyâmetten önce dünyayı saracak olan bir dumandır. İbn-i Kesîr gibi bazı müfessirler de bu görüşü tercih etmişlerdir.

Buna göre kıyâmet yaklaştığı zaman gökten yeryüzüne bir duman inecek, bütün Dünya’yı saracak ve kırk gün devam edecektir. Yeryüzü aşırı derecede ısınacaktır. Mü’minler bu dumandan -hafif nezleye tutulmuş gibi- çok az etkilenecek, kâfir ve münâfıklar ise şiddetle sarsılacak, âdeta sarhoşa döneceklerdir.[3]

Dipnotlar:

[1] ed-Duhân, 10.

[2] Buhârî, İstiskā, 13, Tefsîr, 30, 44/2. Krş. Müslim, Münâfikûn, 39, 40; Ahmed, I, 431, 441.

[3] Bkz. Metin Yurdagür, “Duhân”, Diyânet İslâm Ansiklopedisi, IX, 547.

Derleme Makalelerim
Karoglan Başağaçlı Raşit Tunca

Original Kar©glan
Schrems, 26.08.2021

Kaynaklar:
Wikipedia
Gönül Dergisi
islam ve ihsan
Osman Nuri Topbaş

Author: RasitTunca

Bir yanıt yazın