Ümmü Sıbyan Nedir? Kimlere Zarar Verir? Ümmü Sıbyandan Muska ile Korunma

Ümmü Sıbyan Nedir? Kimlere Zarar Verir? Ümmü Sıbyandan Muska ile Korunma

Ümmü Sıbyan Nedir?

Ümmü Sıbyanın küçüğü toz kaldırarak dönen rüzgar ve ismine Talaz denen rüzgardır, Ortancası Kasırga, ve büyüğünede Hortum adı verilir.
Avustralya kökenli rüzgardır ve tazman canavarı cibilliyatlı çocuk doğacağı zaman talaz halinde başgösterir ve sonra kasırga olur sonra son halini alır ve hortum olur. Halid Bin Velidin Cibillyatı da toz koparandır yani Tazman Canavarı.

Hamile kadınlar, eğer talaz halindeyken, toz kaldırarak o dönen rüzgar içinde kalırlarsa, çocuk sakat yada cinlenmiş gibi olur, ve çoğunlukla kekeme olurlar o çoocuklar.

Rivayetlerede Ümmü Sıbyana karşı okuncak dua:
O nu ilk talaz halinde görünce üstünüze doğru gelirken görürseniz hemen istiaze duasını okuyunuz

أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ , بِسْمِ ﷲِالرَّحْمَنِ اارَّحِيم

Euzubillahimineşşeytanirracim
Bismillahirrahmenirrahim

diyerekten, o senip dinip kaybolasıya kadar çokca tekrar ediniz.


Ümmü sıbyan hastalığı
Sual: Bebeklerde görülen ümmü sıbyan hastalığı için hangi duayı okumak gerekir?
CEVAP
Bu hastalıktan korunmak için, 22 Besmele, bir Fatiha, bir Âyet-el-kürsi, bir İhlâs, bir Felak, bir Nas sureleriyle, Kalem suresinin 51. ve 52. âyetlerini bir kâğıda İslam harfleriyle yazdıktan sonra, muska hâline getirerek bebeğin üstüne asmalıdır.

işte “Raşidi Tahsini Şerifi” nde burda zikredilen bütün ayet ve dualar mevcuttur. Tahsini Şerifmizin Muska şeklinde taşınması, çocukları, hamile kadınları, ve normal yetişkin insları Allahın izniyle korur. Yakında sayfarımızda hizmet olsun diye, kendimizin hazırladığımız tahsini şerif muskalarımızı, dağıtıma ve satışa sunacağız. Raşidi Tahsini Şerif duasını sayfamızdan indirip, yada kopyeleyip, yazıcıda bastırıp, muska haline getiremeyenler, bizden  hazırını sipriş verip temin edebilirler. Elbet ona harcadığımız zamanın ve posta masrafının ücretini ödmeniz lazım, o nu bedava adresinize gönderebilicek kadar zengin değilim. HTML ve PDF Versionunu bedava verdim daha ne yapan.

Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:

(Yeni doğan çocuğun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, “Ümmü sıbyan” hastalığından korunmuş olur.)

[Beyheki]

Kasırga ve subtropikal siklonların adlandırması farklı uyarı merkezleri tarafından, hava hareketlerinin gelişimi ve izlenmesini kolaylaştırmak amacıyla yapılmaktadır. Adlar seçilirken aynı kasırga havzasında oluşan fırtınaların ayırt edilmesine önem verilmektedir. Sürekli rüzgâr hızı 33 knot (61 km/sa; 38 mph) ve üzerinde olan hava hareketleri genellikle ilgili havza için hazırlanmış listedeki adla anılır. Adlandırma kuralları Batı Pasifik’teki tropikal stresler için de geçerliyken güney yarımkürede bir fırtınanın ayrı bir ada sahip olması için hava hareketinin merkez çevresinde sürekli rüzgârlar oluşturması gerekmektedir.

Tropikal siklon

Kasırga ya da tropikal siklon, büyük çaplı ve çok şiddetli, Beaufort ölçeğine göre saatte 118 km’den (75 milden) fazla hızla ve dönerek esen tropik rüzgârdır.

Doğu Büyük Okyanus ve Güney Atlantik hariç subtropikal ve tropikal iklim kuşağındaki bütün sıcak denizlerde sık sık meydana gelir. Ağustos, eylül aylarında Antiller’de görülür. Batı Büyük Okyanus’unda tayfun adını alır. Başlangıç ve mevsim sonu kasırgaları, Karayiplerin batısında görülür. Orta Amerika kıyılarının biraz açıklarında Büyük Okyanus’ta ve Meksika Körfezi’nde de sık sık rastlanır.

Köken bilimi

Kasırga kelimesi, Eski Türkçedeki “kasırku” sözünün günümüze ulaşmış biçimidir.[1] Kasırku ise “titretmek, sallamak” anlamına gelen “kasmak” fiilinden türemiş “fırtına” anlamına gelen bir sözdür.[2]

Kasırga kelimesinin İngilizcedeki karşılığı “Hurricane”dir. Bu kelimenin Orta Amerika’da yaşamış olan Mayaların kullandığı “Huracan” kelimesinden geldiği söylenir. Mayaların dilinde “Huracan”, büyük rüzgârların (fırtınaların) ve kötü ruhların tanrısı anlamına gelirdi.[3] “Hurricane”, İspanyolca “Huracán” kelimesi üzerinden türetilmiştir.[4]

Kasırga adlandırmaları


ve Kasırga isimleri listesi

Kasırgalara adları, Dünya Meteoroloji Örgütü’nün daha önceden belirlediği listelere göre belirlenir. Bu amaçla Atlas Okyanusu’yla ilgili kasırgaları adlandırmak üzere erkek ve kadın adlarından hazırlanmış altı liste vardır. Her altı yılda bir tekrar ilk listeye dönülür. Listedeki her adın ilk harfi alfabetik sıraya göre belirlenir. Q, U, X, Y ve Z harfleriyle başlayan adlar kullanılmaz. Bir fırtınanın hızı, saatte 200 km’yi geçerse kasırgaya dönüşmüş olarak kabul edilir ve bu listelerde sırada bulunan ad, o kasırgaya verilir.[3]
Meydana geliş ve hareket
Kasırgalar o kadar güçlüdür ki her şeyi savurabilirler. 2002’de Avrupa’yı vuran Akdeniz Kasırgası’nın İstanbul’da savurarak kıyıya attığı bir gemi.

Atlantikte ortalama yılda yedi kasırga oluştuğundan Doğu Büyük Okyanus’ta da yaklaşık aynı sayıda kasırga meydana gelir. 1890-1910 arası çok, 1910-1930 arası az, 1930-1950 arası çok sık kasırga oluşmuştur. Kasırgaların ekseni kuzeybatı yönünde eser. Şu ana kadar Türkiye’de bir kere olup İzmir’in üstünden geçmiş ve 10-20 saat içinde Türkiye’yi terk etmiştir.[kaynak belirtilmeli] Ayrıca İstanbul’da bazı siklonik depresyonların (45–50 km hızla eser) 4–5 m dalgalara neden olduğu, demir direkleri devirdiği, basket potalarını parçaladığı ve hatta ağaçları yerinden söküp 150 metreye kadar kaldırdıkları bilinir.[kaynak belirtilmeli]

Kuzey Atlantik’teki kasırgalar genellikle hazirandan ekime kadar sürer. Bu süre içinde deniz yüzeyinde sıcak ve nem en fazladır. Mayıs ve kasım aylarında daha az, diğer aylarda ise pek seyrek meydana gelir. Kuzey Atlantik bölgesinde yılda meydana gelen ortalama trohadi loopik siklon miktarı sekizdir. Bunun beşi ise kasırga tipindedir. Eylül ayında Atlas Okyanusu’nun güneyindeki büyük subtropikal anti-siklon bölgesinde tropik fırtınalar eser. Antisiklon bölgesinin güneyinde esen doğu rüzgârları tarafından tahrik edilerek birkaç günlüğüne batı yönüne kayar. Fırtınaların çoğu antisiklon bölgesinin batı ucundan kıvrılarak bazıları Amerika’yı kasıp kavurur. Diğerleri ise kıyıdan geçer. Diğer fırtınalar kıvrılmadan batı yönünde doğruca eserek Meksika Körfezi’ni veya Orta Amerika’yı etkisi altına alır. Mevsimin başında ve sonunda patlak veren kasırgalar meydana geldikten sonra kuzey yönünde eserler. Fırtınaların hızı ortalama 80–240 km’yi bulur.

Rüzgâr ve yağış

Tropik bir siklonun kasırga olarak adlandırılabilmesi için hızının en azından 117 km/saat olması gerekir. Genellikle saate 240 km’den fazla hıza sahiptirler. Sebep oldukları doğrudan zarardan başka rüzgârlar felaketlere yol açan büyük deniz dalgalarına ve denizin kabarmasına yol açarlar. Carolis hareketleri adı verilen hareketler nedeniyle kuzey yarım kürede esen rüzgârlar saat yelkovanının tersi yönünde, güney yarım kürede ise saat yelkovanı yönündedir. Kasırgalarla birlikte yağış da gelir. Tropik bir rüzgâr kuşağının ortalama yağış miktarı 75–150 mm’dir. Daha çok yağış düştüğü de olur. Böyle yağışlar karaların iç kısımlarında ciddî sellerin oluşmasına neden olur.

Büyüklük ve yapı

Bu harita, 1985 ile 2005 yılları arasında dünyada meydana gelen tüm tropik kasırgaların hareketlerini göstermektedir. Her bir nokta altı saatlik aralarla kasırganın yerini, kullanılan renkler ise kasırganın Saffir-Simpson ölçeğine göre şiddetlerini gösterir.

Çok yüksek hıza sahip olan bulutların taşıdığı yağmur, genellikle daha sakin bir bölge olan kasırganın dönen kısmının arkasına düşer. Kasırganın çapı 50–800 km genişliğindedir. Büyük kasırgalarda havanın akımı 12.000 m’den daha üst bölgelere kadar etki eder. Hatta bazı kasırgalarda bu etki statosferde dahi görülebilir. Sağanak yağmur getiren kümülüs ve kümülinimbüs bulutları rüzgâr kuşağında sarmal bir şekil almaya meyillidirler. Şekiller radar ekranında görülebilmekte ve böylece muhtemel bir kasırganın gelişi anlaşılmaktadır. Kara istasyonları, uçaklar ve denizdeki gemiler, radarlar yardımıyla kasırgaları takip edebilmektedirler. Kasırganın merkezine (gözüne) yaklaşıldıkça rüzgârın hızı kesilirse de tamamen durmaz, yağış durur. Ortadaki bulutlar kaybolur, alçak bulutlar genellikle kalır. Aralarından güneş ışınları geçer. Kuşlar kasırga gözüne kapılır ve sürüklenir. Kasırga gözü geçtikten bir saat sonra ters yönde daha kuvvetli bir rüzgâr eser.

Kasırganın orta kısmı (otağı) sıcaklık normalden 10°-15 °C daha yüksektir. Çünkü, buradaki hava daha az hareketlidir. Yanlardaki yüksek hava basıncından merkezdeki alçak hava basıncına doğru kuvvetli bir hava akımı meydana gelir. Fakat bu iç hava akımı adı verilen oluşumun kuvveti, kısmen de olsa sürtünme ile hafifler. Kasırganın göz ve odak merkezi kısmından dış kısımlara özellikle yukarıya doğru merkezkaç kuvvetleri aracılığıyla bir hava akımı oluşur. Bu bölgede rüzgâr hızı azalır. Deniz seviyesindeki şiddetli siklonik akıma karşı antisiklonik bir akım meydana gelir. Kasırgalar, buharla çalışan basit bir motora benzetilebilir. Kasırgayı hareket ettiren güç, iç hava akımıdır. Hareketini sıcaklık değişiklikleri sağlamaktadır. Mal ve can kaybına sebep olan kasırgalar üzerinde senelerdir çalışmalar yapılmaktadır. Uydular ve diğer meteorolojik izleme aletleri kullanılarak kasırgaların doğuşu, takip ettiği yollar, büyüklüğü ve zararları hakkında yardımcı bilgiler alınmaktadır.

Tasmanya canavarı

Tasmanya canavarı (Sarcophilus harrisii) veya Tasmanya şeytanı, bir yırtıcı keseli familyası olan keseli sansargiller’den (Dasyuridae) bir hayvan türü. Bu familyanın şu an yaşayan en büyük temsilcisidir ve Sarcophilus cinsinin tek üyesidir. Ufak bir köpek ebatlarında ama yapılı ve kaslıdır. Şu anda dünyadaki en büyük etobur keselidir.

Bugün sadece Tasmanya Adası’nda yaşamaktadır. Anakara Avustralya’da tahminen 14. yüzyıl içerisinde nesli tükenmiştir. Evcil kümes hayvanlarının korunması için 1930’lu yıllarda yoğun olarak Tazmanya’da da avlanmışlardır. 1941 yılında Keseli canavarın koruma altına alınmasıyla adadaki varlıkları kendine gelmiştir. Ancak 1990’lı yıllarda baş gösteren bir hastalık, bu hayvanın geleceğini yeniden tehdit etmektedir. Çok yakında tehlike altında sınıflandırmasına girebilir. Tasmanya Hükûmeti hastalığın etkilerini azaltmak için önlemler almaktadır.

İsminin kökeni

Bu ismini, siyah kürkü, irkildiğinde yaydığı nahoş kokusu, yüksek sesle çıkardığı ürkütücü çığlığı [1] ve beslenirken sergilediği çok hırçın hareketlerden dolayı almıştır.

Bilimsel ismi son 200 yıl içerisinde defalarca değişmiştir. Doğa bilimci George Harris ilk 1807 yılında hayvanı incelemiş ve Didelphis ursina ismini vermiştir[1]. Daha sonra 1838 yılında Richard Owen tarafından adı Dasyurus laniarius olarak değiştirilmiştir. Ancak bu isim de uzun süre kalmadı. 1841’de Pierre Boitard türü tekrar kategorize etti ve Sarcophilus harrisii adını verdi. Türün en taksonomi incelemeleri 1987 yılında yapıldı ve Sarcophilus laniarius[2] adı verildi. S. harrisii ismi kaldı ve S. laniarius ismi de fosil türleri ile ilişkilendirildi.[3]. Tazmanya canavarı Sarcophilus cinsinin yaşayan tek üyesidir.

En yeni araştırmalar sonunda, Quoll ile yakın Tasmanya kaplanı (Thylacine) ile ise uzaktan akraba olduğu yönünde bilgiler elde etmiştir.

Fiziksel Özellikleri

Tasmanya canavarı, 1936’da son Thylacine’in ölümünden bu yana yaşayan en büyük yırtıcı keselidir. Erkek, baş dahil 65 cm büyüklüğünde, kuyruğu yaklaşık 26 cm uzunluğunda, ağırlığı 8 kg’dir. Dişi ise yaklaşık 57 cm, kuyruk 24 cm, 6 kg ağırlığındadır[4]. Tasmanya canavarının doğadaki ömrü ortalama 6 yıldır, esarette bu süre uzayabilir.

Vücut yapısı güçlüdür. Baş, kısa ve geniş, dişler sivri ve kemik parçalamaya uygundur. Kürkü genelde siyah ya da koyu kahvedir. Bir keseli memeli için alışılmadık bir biçimde ön ayakları arkalara oranla biraz daha uzundur.

Canavarın yüzünde ve kafasının tepesinde bıyıkları vardır. Bunlar karanlıkta yemek ararken avlarının ve diğer canavarların yerlerini tespit etmede işe yarar. Kışkırtıldığı zamanlar keskinliği kokarcanınkine rakip olabilen bir koku salabilir. Duyma egemen duyusudur, aynı zamanda mükemmel bir koku alma duyusuna da sahiptir. Canavar geceleri avlandığı için görme duyusu en kuvvetli siyah beyazdadır. Loş ışıkta hareket eden nesneleri hemen görebilmekte fakat durağan nesneleri seçmekte zorlanmaktadırlar[5]. Memeliler arasında vücut oranı ayarlanarak yapılmış bir analiz, Tazmanya canavarının yaşayan memeliler arasında en kuvvetli ısırığa sahip olduğunu göstermiştir.[6]. Çenesinin gücü büyük oranda görece büyük kafasından kaynaklanmaktadır. Aynı zamanda bir Tazmanya canavarı hayatı boyunca yavaşça büyüyen tek bir takım dişe sahiptir.[5]

Üreme

Dişiler genelde cinsel erişkinliğe ulaştıkları ikinci yıldan sonra üremeye başlarlar. Bu noktada senede bir kere doğurgan hale gelirler ve kızgınlık döneminde çoğul ovumlar üretirler.[7] Çiftleşme Mart ayında, gün ve gece boyunca korunaklı yerlerde olur. Erkekler, dişiler için dövüşürler ve dişi canavarlar baskın erkekle çiftleşir. Canavarlar tekeşli değillerdir ve dişiler çiftleşmeden sonra erkek tarafından korunmazlarsa birçok başka erkekle çiftleşebilirler. Gebelik 21 gün sürer ve her biri yaklaşık 0,18 – 0,24 gram olan (pirinç tanesi kadar bir büyüklükte) 20-30 arası yavru yumurta akı kıvamında bir sıvının içinde dünyaya gelir.[8]. Yavrular doğdukları zaman vajinadan annenin kıllarına tutunarak keseye giderler. Kesenin içine girdikten sonra her biri ilerleyen 100 gün boyunca bir meme ucuna bağlı kalır. 4 meme ucu bulunduğu için memeye ilk ulaşan 4 yavru hayatta kalır. Bir meme edinemeyen yavrular genelde anne tarafından yenirler. İstatiksel olarak erkeklere oranla daha fazla dişi hayatta kalır. Dişi Tasmanya canavarının kesesi aynı wombatta olduğu gibi arkaya doğru açılır dolayısı ile yavrular kesenin içindeyken dişinin yavrularla etkileşimde bulunması zordur.[7].

Kesenin içinde, beslenebilen yavru hızla gelişir. 15. günde kulakların dış kısımları görünür hale gelir. 16 gün sonra göz kapakları 17. gün bıyıklar ve 20. günden sonra da dudaklar belirir. Yavrunun tüyleri 49. günde çıkmaya başlar ve 90 gün sonunda tüm bir kürke kavuşur. Gözleri 87-93 gün sonra kürkün oluşması ile beraber açılır ve 100 gün sonunda meme ucundaki tutunuşları gevşer[7]. doğumdan 105 gün sonra ebeveylerinin 200 gr. ağırlığında küçük bir kopyası olarak keseyi terk ederler. Kanguru yavrularının aksine canavar yavruları keseye daha geri dönmezler. Onun yerine ekim kasım ayları arasında ilk kez dışarı çıkmadan önce üç ay daha inlerinde kalırlar. Ocak ayında bağımsız hale gelirler. Dişi canavarlar yılın altı haftası hariç yavrularına bakmakla meşguldürler.

Ekoloji ve davranış

Tasmanya canavarları gececi olmalarına rağmen güneşte yatmaktan hoşlanırlar. Dövüşlerden kalan yara izleri canavarın sol gözü üzerinde rahatlıkla görülebilir.

Tasmanya canavarları, tüm Tasmanya’ya dağılmış ve oldukça yaygındırlar. Şehirlerin civarları dahil olmak üzere tüm ortamlarda bulunurlar. Özellikle sahil ormanlarının ve kuru sclerophyll ormanları tercih ederler. Tasmanya canavarı gece ve alacakaranlık zamanlarının avcısıdır ve gündüzlerini yoğun çalılıklar veya bir delikte geçirirler. Genç canavarlar ağaçlara tırmanabilirler ama bu irileştikçe daha zor hale gelir. Genelde yalnız hayvanlardır ve sürüler oluşturmazlar[8]. 8–20 km² arasında değişen bir bölgeleri vardır.
Canavar o gün daha önceden bir araba tarafından öldürülmüş bir wallaby yiyor.

Tasmanya canavarları küçük bir wallaby büyüklüğündeki avlarla başa çıkabilirler ama pratikte fırsatçılardır ve avlanmaktan daha sık olarak buldukları leşleri yerler.

Aslında wombatları tercih etse de, her türlü küçük yerli memelileri, evcil memelileri (koyun dahil), kuşları balıkları, böcekleri, kurbağaları ve sürüngenleri de yer. Diyetleri çok çeşitlidir ve mevcut yemeğe göre değişir.[5] Ortalama olarak her gün kendi vücut ağırlıklarının %15’i kadarını yerler ama durum müsaade ederse 30 dakika içinde kendi ağırlıklarının %40’ını bile yiyebilirler[9]. Tasmanya canavarları leşten geriye hiçbir iz bırakmazlar et ve iç organlara ek olarak kemik ve kürk de dahil her şeyi yerler. Bu bağlamda bir leşi hızla silip süpürmeleri sayesinde leşte oluşup çiftlik hayvanlarına zarar verebilecek böceklerin yetişmesini önledikleri için Tasmanyalı çiftçilerin saygısını kazanmışlardır.

Yemek yeme, Tasmanya canavarları için sosyal bir olaydır. Canavara atfedilen gürültünün büyük bir kısmı 12’ye kadar hayvanın bir araya gelip yerlerken çıkardıkları bu toplumsal hırıltılardır. Bu sesler sık sık kilometrelerce öteden duyulabilir. Beslenmekte olan canavarlar üzerinde yapılan bir çalışma karakteristik saldırgan esnemeleri de dahil 20 farklı fiziksel duruş biçimi ve canavarların yerken haberleşmek üzere kullandıları 11 farklı ses olduğunu ortaya çıkarmıştır. Genelde baskınlık kurmak için sesler ve duruşlar kullanılır ama dövüşler de olur[9]. En agresifler erişkin erkeklerdir ve yemek ya da eş için kavgalardan dolayı yara izleri oldukça yaygındır.

Korunma durumu

Tasmanya bir süredir büyük keseli etoburların son sığınağıydı. İnsanların gelmesinden çok kısa bir süre sonra anakaradaki bütün büyük etoburların soyu tükendi. Sadece en küçük ve en iyi uyum sağlayanlar hayatta kaldı. Fosil kanıtları Tasmanya canavarının anakarada yaklaşık 600 yıl öncesine (ilk Avrupa kolonisinden 400 yıl önce) kadar varolduğunu göstermektedir[4]. Soylarının tükenmesi dingolar ve Avustralya yerlileri tarafından avlanılmasına bağlanmaktadır[10]. Dingosuz Tasmanya’da etobur keseliler, Avrupalılar gelene kadar hala aktiftiler. Avrupalıların gelişinden sonra Thylacine’in soyunun tükenmesi daha iyi bilinir ama Tasmanya canavarı da tehdit altındaydı.

İlk Tasmanyalı yerleşimciler tadının dana etine benzediğini[1] söyledikleri Tasmanya canavarını yiyorlardı. Canavarların çiftlik hayvanlarını avlayıp öldürecekleri inancı üzerine, tüm şehirsel alanlardan kökünün kazınması için 1830’da bir ödül yasası yürürlüğe girdi. Bunu izleyen yüzyıl boyunca tuzaklar ve zehirleme, soylarını tükenmenin eşiğine getirdi. 1936’da son Tasmanya kurdunun ölümünden sonra canavarlar için olan tehdit anlaşıldı. Tasmanya canavarı 1941’de koruma altına alında ve nüfusu yavaşça kendini toparladı.

Kayıtlı tarihte, muhtemelen salgın hastalıklara bağlı iki büyük nüfus azalması oldu: 1909’da ve 1950’de[4]. Tasmanya canavarı’nın şu anki nüfusunun 100.000 ile 150.000 arasında olduğu düşünülmektedir. 10–20 km² başına 20 canavar[5]. Tasmanya ve Avustralya, Tasmanya canavarlarının ihracını yasaklamıştır.

Canavar yüz tümörü hastalığı

İlk kez 1996’da otaya çıkan canavar yüz tümörü hastalığı (devil facial tumour disease – DFTD) Tasmanya’nın vahşi canavarlarını kırıp geçti. Tahminler, hastalığın canavar nüfusunun %20 ile %50’si arasını vurduğu ve ülkenin %65’inde etkili olduğu yönünde[11][12]. Etkilenen yoğun nüfuslu bölgelerde ölüm oranı 12-18 arasında %100[13]. Tür, Tasmanya’nın Tehdit Altındaki Türlerin Korunması Yasası (Threatened Species Protection Act 1995) ve Avustralya’nın Çevre Koruma ve Biyoçeşitliğin Korunması Yasası 1999 yasalarının 2006 yılı sürümlerinde Hassas olarak listelendi. Bu, türün orta vadede soyunun tükenme tehlikesinde olduğu anlamına geliyor. IUCN şu an için bu türü tehdit altında görmüyor. En son değerlendirildiğinde asgari endişe (IUCN Kırmızı Liste|LC) olarak listede yer aldı.[14]
Hastalığın yol açtığı yıkımı azaltmak amacıyla başlatılan üreme programında yaşamını sürdüren bir Tasmanya canavarı dişisi.

Hastalığın yayılması ve hastalıktaki değişimleri takip edebilmek amacı ile vahşi Tasmanya canavarı nüfusları izlenmektedir. Saha izlemeleri, belirlenmiş bir alan içerisindeki canavarların yakalanması ve hastalık için kontrol edilmeleri ve etkilenmiş hayvanların sayısının belirlenmesinden oluşuyor. Aynı alan hastalığın zamanla yayılmasını nitelendirmek amacı ile tekrar tekrar ziyaret edilmektedir. Şimdiye kadar olan sonuçlar gösteriyor ki; hastalığın bir alandaki kısa vadeli etkileri çok ciddidir. Türetilmiş diğer bölgelerdeki uzun vadeli izlemeler bu sonuçların kalıcı olup olmayacağını ve nüfusların toparlanıp toparlanamayacağını gösterecek[12]. Saha elemanları ayrıca hastalanmış canavarların yakalanıp vahşi nüfustan arındırılmalarının etkinliğini araştırıyor. Hastalıklı canavarların vahşi nüfuslardan ayıklanmasının, hastalığın yaygınlığını azaltması ve daha çok canavarın gençlik yıllarını geçerek üremesini sağlaması umut ediliyor.[12]

Taroona’nın banliyösü Hobart ve Batı Tasmanya açıklarındaki Maria Adası’ndaki tesislerde hastalıksız canavarlardan oluşan iki “sigorta” nüfus yerleştirildi. Anakaradaki hayvanat bahçelerinde ıslah edilmeleri de başka bir seçenek. Tasmanya ekosistemindeki varlığı 2001 yılında yasadışı olarak doğaya salınmış kızıl tilkinin yayılmasını engellediği için Canavar sayısındaki düşüş aynı zamanda bir ekolojik sorun olarak da görülmekte.[13][15] Tilkiler Avustralya’nın tüm eyaletlerinde problem yaratan istilacı türlerdir ve tilkilerin Tasmanya’da yayılması Tasmanya Canavarı’nın kendini toparlamasına köstek olacaktır.

Kültürel referanslar

Tasmanya canavarı, Avustralya’da simge haline gelmiş bir hayvandır, Tasmanya Ulusal Parklar ve Vahşi Yaşam Servislerinin ve “Şeytanlar” diye bilinen Avustralya futbolu takımının simgesidir.

İhracındaki sınırlamalar yüzünden Tazmanya Canavarı esarette sadece Avustralya’da görülebilir. Bilinen son denizaşırı canavar 2004 yılında Kaliforniya’da öldü. Buna rağmen Danimarka Prensi Frederick’in ve Tasmanya’lı eşi Prenses Mary’nin ilk oğullarının doğumundan sonra Tasmanya Hükûmeti Kopenhag Hayvanat Bahçesine bir çift Tasmanya canavarı hediye etti[16]. Bunlar Avustralya dışında bilinen tek Tasmanya canavarlarıdır.

Belki de Tasmanya canavarı, uluslararası kamuoyunda en çok Looney Tunes çizgi karakteri “Tasmanian Devil” ya da “Taz”‘a ilham olması ile bilinir. Tasmanya canavarı ile vücut bulduğu çizgi karakter arasındaki tek benzerlik doymak bilmez iştahları ve utangaçlıklarıdır.

Bu Bir Karoglan Derleme Makalesidir

Raşit Tunca
Schrems, 05.09.2022

Kaynak ve Dipnotlar :

Raşit Tunca
Wikipedia
Dinimiz islam

Author: RasitTunca

Bir yanıt yazın