Kıyametin Kopması ile ilgili Sahih Hadisler

Kıyametin Kopması ile ilgili Sahih Hadisler

Büyük Gün Kıyamet

Ahirete imanın üçüncü ve son bölümü de; kıyametin kopması, bu alemin başka bir aleme dönüşmesi, ba’s yeniden diriliş, haşir, havuz, kulların hesaba çekilmesi, kullar arası hak alışverişi, mizan ve amellerin tartılması, Sırat’tan geçme, cennet ve cehenneme giriş ve Allah’ın kendisinin ve razı olduğu kullarının dilediği kullarına şefaat etmelerini içeren bölümdür.

Ahiret günü, Sur’a üfürülmesi neticesinde kıyametin kopması ve bu alemin yok olmasıyla başlar. Allah’ın diledikleri hariç göklerdeki ve yerdeki bütün canlılar ölür. Gökler ve yer, şimdiki halinden farklı, başka bir hale dönüşür.

Sonra Yüce Allah bütün cinleri ve insanları yeniden diriltir, onları dünyadayken işledikleri iyi ve kötü amellerinden dolayı hesaba çeker, ameller terazilerde tartılır, terazinin sevap kefesi ağır basanları cennete, günah kefesi ağır basanları da cehenneme girdirir. Böylece imtihan dünyasının karşılığı olan ebedi hayat başlamış olur.

Şimdi ayet ve hadisler ışığında bu anlatılanların teferruatına girelim:
1) Kıyametin Kopması

Vaktini yalnızca Allah’ın bildiği o gün geldiğinde İsrafil (Aleyhisselam), üfleme emriyle beraber Sur’a üfler. Sur, hadiste bildirildiğine göre içine üflenen bir boynuzdur.

Ebu Davud 4742, Tirmizi 2547, Ahmed 2/162 No: 6507, 6805

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Sur’a bir defa üflendiği, yeryüzü ve dağlar yerlerinden kaldırılıp şiddetle birbirine çarpılarak darmadağın edildiği zaman, işte o gün olacak olur, gök de yarılır ve artık o gün o, çökmeye yüz tutar.”

Hakka 13-16

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“Sur’a üflenince Allah’ın diledikleri hariç göklerde ve yerde kim varsa hepsi ölür…”

Zümer 68

Kıyamet bir Cuma günü sabah vakti şafağın atması ile güneşin doğuşu arasında kopar. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür… Kıyamet o gün kopacaktır. İnsanlar ve cinler hariç bütün canlılar kıyametin kopmasından korkarak Cuma günü sabah olunca güneş doğuncaya kadar kulak kabartırlar.”

Ebu Davud 1046, Nesei 1430, İbni Mace 1084, Muvatta 1/137, Müslim 854/18, Tirmizi 487

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“…Kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun kabzasındadır. Gökler ise O’nun sağ eliyle dürülmüş olacaktır…”

Zümer 67

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu ayetin tefsirini şöyle yapmıştır:

“Allah Azze ve Celle kıyamet günü gökleri dürer. Sonra sağ eliyle onları tutar ve:

−Melik benim! Cebbarlar (zorbalar) nerede? Mütekebbirler (büyüklenenler) nerede? buyurur. Sonra yerleri sol eliyle katlar ve:

−Melik benim! Cebbarlar nerede? Mütekebbirler nerede? buyurur.”

Müslim 2788/24

Bir keresinde Yahudi alimlerinden birisi Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) e geldi ve:

−Ya Muhammed! Şüphesiz ki Allah-u Teâlâ, kıyamet günü gökleri bir parmağında, yerleri bir parmağında, dağları ve ağaçları bir parmağında, suyu ve toprağı bir parmağında, diğer mahlukatı da bir parmağında tutar. Sonra onları hareket ettirerek:

−Melik benim, melik benim! buyurur, dedi. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), Yahudi aliminin verdiği bu haberden hoşnut oldu, onu tasdik ederek güldü ve Zümer Suresi 67. ayetini okudu:

−“Allah’ı hakkıyla takdir edemediler…”

Müslim 2786/19, Buhari 7283, 7284
2) Bu Alemin Başka Bir Aleme Dönüşmesi

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O gün yer başka bir yere, gökler de başka göklere çevrilir, güneş dürülür, yıldızlar kararıp dökülür, denizler kaynatılır, gökyüzü yarılır ve kızarmış yağ renginde gül gibi olur, dağlar ufalanıp savrulur, böylece yerler dümdüz ve boş olur. Orada ne bir iniş ne de bir yokuş görülmez.”

İbrahim 48, Tekvir 1, 2-6, Rahman 37, Ta-Ha 105-107, İnşikak 3

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yerin o günkü durumunu bize şöyle anlatmaktadır:

“Kıyamet günü insanlar arınmış undan yapılmış çörek gibi duru beyaz bir saha üzerinde toplanacaktır. O sahada bir kimseye yol gösterecek hiçbir alamet yoktur.”

Müslim 2790/28, Buhari 6437
3) Ba’s (Yeniden Diriliş)

Sur’a birinci üflenişle beraber kıyamet koptuktan sonra ikinci üflenişle ölülere hayat verilir. Bu hayat verme, insanın ruh ve bedeniyle dünyada olduğu gibi yeniden yaratılmasıdır.

Bu hususta Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Sur’a üflenince Allah’ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde kim varsa hepsi ölür. Sonra ona bir daha üflenince birden onlar ayağa kalkmış bakınıyor olurlar.”

Zümer 68

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de ilk diriltilecek olanı şöyle haber vermektedir:

“Ben, son nefhadan/üfürmeden sonra başını kaldıracakların ilkiyim. Bir de bakarım ki Musa aleyhisselam Arş’a yapışmış duruyor. O ilk nefhada/üfürmede ölmedi de hep öyle miydi yoksa ikinci nefhadan/üfürmeden sonra benden önce mi diriltildi bilmiyorum.”

Buhari 3201, 4713

İki nefha Sur’a üfleme arasında kırk vakitlik bir zaman dilimi vardır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“İki nefha arasında kırk vakit vardır.”

Hadisin ravisi olan Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh)’a bunun gün mü, ay mı yoksa yıl mı olduğu sorulmuş ve o bilmediği için cevap vermemiştir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) devamla şöyle buyurdu:

“Sonra Allah gökten bir su indirir de insanlar yeşil sebzenin bitmesi gibi yerden çıkarlar. İnsanın kuyruk sokumundaki bir kemiği hariç her parçası çürür. Kıyamet günü tekrar yaratılma o kemik parçasından olacaktır.”

Müslim 2955/141, Buhari 4713

Bu dirilme hali, herkes hangi hal üzere vefat ettiyse ona uygun bir halde olur.

Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Her kul, vefat ettiği hal üzere diriltilir.”

Müslim 2878/83

Yani iyilik üzere ölmüşse güzel bir halde, kötülük üzere ölmüşse kötü bir hal üzere diriltilir.
4) Haşir (Toplanma)

Haşir, insanların kendi aralarındaki hakların alınıp verilmesi için mahkemenin kurulacağı yerde toplanmalarıdır. Bu olay, mahlukatın tekrar diriltilip kabirlerinden çıkışından sonra olacaktır. Allah-u Teâlâ meleklere emreder, onlar da insanları mahşer sahasına getirirler.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kıyamet günü yeryüzünün halini bize şöyle bildirmiştir:

“Kıyamet günü yeryüzü bir tek ekmek olur. Sizden birinizin seferde ekmeğini evirip çevirdiği gibi Cebbar olan Allah onu eliyle evirir çevirir. Bu muazzam ekmek cennet ahalisi için azık olarak hazırlanır…”

Buhari 6436

İnsanlar ilk yaratıldıkları gibi çıplak olarak diriltilecekler ve daha sonra giyindirileceklerdir. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Muhakkak ki sizler yalınayaklı, çıplak ve sünnetsiz olarak haşrolunacaksınız… Mahlukat içinde kıyamet günü ilk olarak elbise giydirilecek kişi İbrahim aleyhisselam’dır…”

Buhari 6439, 6440, Müslim 2860/58

İnsanlar haşir esnasında dünyadaki inanç ve yaşantılarına göre birbirlerinden farklı olacaklardır. Allah-u Teâlâ bize kısmen şöyle haber vermektedir:

“…Biz onları kıyamet günü körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzüstü haşrederiz…”

İsra 97

Bu hususta Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de biraz teferruatlı olarak şöyle haber vermektedir:

“Muhakkak ki sizler yayalar, biniciler ve yüzleri üzere çekilenler olarak haşrolunacaksınız!”

Tirmizi 3350

Bu hususta tesbit edebildiğimiz kısımlar şunlardır:
(1) Yüzü Üzere Haşrolunacaklar

Enes bin Malik (Radiyallahu Anh)’ın rivayet ettiği bir hadiste adamın biri kafirin kıyamet günü yüzünün üzerinde nasıl haşrolunacağını sorunca Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle cevap vermiştir:

“Dünyada onu iki ayağının üzerinde yürüten, kıyamet günü yüzü üzerinde yürütmeye kadir değil midir?”

Hiç şüphe yok ki kadirdir!

Buhari 4622, Müslim 2806/54
(2) Yüzleri Kararanlar ve Ağaranlar

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Nice yüzlerin ağardığı ve nice yüzlerin karardığı gün yüzleri kararanlara: ‘İmanınızdan sonra inkar mı ettiniz? Öyleyse inkar etmenizden dolayı tadın azabı!’ (denilir).Yüzleri ağaranlara gelince, onlar Allah’ın rahmeti içindedirler. Orada ebedi kalacaklardır.”

Âl-i İmran 106, 107

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“O gün ışıl ışıl parlayacak olan yüzler vardır ki, onlar Rablerine bakarlar.”

“Ve o gün buruşacak olan yüzler vardır ki, onlar bel kemiklerinin kırılacağını anlarlar.”

Kıyamet 22-25

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“O gün birtakım yüzler parlak, güleç ve sevinçlidir. Ve yine o gün birtakım yüzleri de keder bürümüştür ki, hüzünden kapkara kesilmiştirler. İşte onlar günahkar kafirlerin ta kendileridir.”

Abese 40-42
(3) Cin Çarpmış Gibi Olanlar

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Faiz yiyenler kıyamet günü kabirlerinden, ancak şeytan çarpmış kimselerin (cinnet nöbetinden) kalktığı gibi kalkarlar. Bu hal onların: ‘Alışveriş tıpkı faiz gibidir.’ demeleri sebebiyledir. Halbuki Allah alışverişi helal, faizi ise haram kılmıştır…”

Bakara 275
(4) İnsan Suretinde Zerre Tanesi Kadar Olanlar

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Mütekebbirler kendini beğenmiş büyüklenenler kıyamet günü adam suretinde zerrecikler kadar küçük olarak haşrolunacaktır. Zillet ve horluk her taraftan kendilerini kaplar. Onlar cehennemde adına Bules denilen bir hapishaneye sürülürler, üzerlerinde ateşlerin ateşi yükselir. Kendilerine cehennem halkının usaresinden özü/sıkma suyundan, kan ve irin çamurundan içirilir.”

Tirmizi 2610, Ahmed 2/179 No: 6677, Albânî Sahîhu’l-Cami’ 8040
(5) İhramlı Olarak Telbiye Getirenler

Abdullah ibni Abbas (Radiyallahu Anhuma) şöyle anlattı:

“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in beraberinde bulunan birisi Arafat’ta vakfe yaparken ihramlı olduğu halde birden devesinden düştü, düşer düşmez boynu kırıldı ve vefat etti. Bunun üzerine Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):

−‘Bu adamı su ve sidirle yıkayın ve iki ihram beziyle kefenleyin. Ona koku sürmeyin ve başına da bez sarmayın. Çünkü o kıyamet günü telbiye getirir halde diriltilecektir’ buyurdu.”

Buhari 1196-1197, Müslim 1206/93
(6) Boyunları En Uzun Olanlar

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Kıyamet gününde müezzinler, boyunları en uzun olanlar olacaklardır.”

Müslim 387/14
(7) Dünyada Kör Olmadığı Halde Kör Olarak Haşrolunanlar

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Herkim beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz ki onun sıkıntılı bir hayatı olur ve biz onu kıyamet günü kör olarak haşrederiz. O:

−Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben görürdüm, der. (Allah) buyurur ki:

−İşte böyle, çünkü ayetlerimiz sana geldi ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutuluyorsun.

(Doğru yoldan) sapanı ve Rabbinin ayetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı ise daha şiddetli ve süreklidir.”

Ta-Ha 124-127
(8) Vücudunun Bir Tarafı Eğri Olanlar

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Her kimin iki hanımı olur ve onların arasında adaletli davranmaz, birine diğerinden daha fazla meylederse ilgi gösterirse kıyamet günü bir tarafı düşük yamuk olarak gelir.”

Ebu Davud 2133, Tirmizi 1149, İbni Mace 1969
(9) Yüzünde Et Parçası Olmayanlar

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Sizden bir adam, sürekli insanlardan dilenir. Nihayet bu kişi kıyamet günü yüzünde et parçası olmaksızın gelir Allah’a kavuşur.”

Buhari 1403, Müslim 1040/103-104

Kıyamet günü olan o son gün, vakit olarak çok uzundur: elli bin senedir. Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh)’ın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet ettiği hadiste, altın ve gümüş sahibi olup da onların zekat hakkını vermeyenlerin azabı bildirilirken o altın ve gümüşlerin ateşten levhalar haline getirileceği ve bu levhalarla o kimselerin böğür, alın ve sırtlarının dağlanacağı, bu azaplandırmanın kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar, miktarı elli bin sene süren bir gün içinde devam edeceği bildirilmektedir.

Aynı şekilde sığır, deve ve davarları olup da onların hakkını vermeyenlerin düz bir sahaya yatırılacakları, sonra da bu hayvanlar tarafından kah ısırılacağı, kah toslanarak çiğneneceği ve bu azaplandırmanın da elli bin sene süren o gün boyunca kullar arasındaki haklar ödeninceye kadar devam edeceği bildirilmektedir.

Müslim 987/24, Ebu Davud 1658

İnsanlar geniş ve düz bir sahada toplanır, güneş insanlara 1.800 metre kalacak kadar yaklaştırılır. Güneşin şu anki dünyaya uzaklığı 150.000.000 kilometredir. Herkes dünyada yaptığı amelleri oranında terler, öyle ki ter yerin içine 100 metre mesafe kadar işler.

İnsanlardan kimisi ökçelerine, kimisi baldırının yarısına, kimisi dizlerine, kimisi beline, kimisi omuzlarına, kimisi boyunlarına ve ağzının içine girecek kadar terler. Hatta bazılarını terleri yutacak, boylarını aşacaktır.

Müslim 2863, 2864, Buhari 6445, 6446, Tirmizi 2536, Terğib ve Terhib 7/101, Ahmed 4/157 No: 17576, İbni Hibban, Hakim

Bu uzun bekleme süresi inkarcılar için zorlu ve meşakkatli, mü’minler için ise kısmen kolay ve kısa tutulacaktır. Allah-u Teâlâ şöyle buyurdu:

“Sur’a üfürüldüğü zaman, işte o gün zorlu bir gündür. Kafirler için kolay değildir.”

Müddessir 8-10

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurdu:

“Allah Azze ve Celle bu ümmeti mahşerde yarım günden daha çok aciz bırakmaz!”

Ebu Davud 4349

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) de şöyle buyurdu:

“İnsanların hesap için alemlerin Rabbi Allah’ın huzurunda bekledikleri elli bin seneden oluşan bir günün yarısı olan zaman mü’minler için; güneşin batıya iyice yaklaşmasından batmasına kadar geçen vakit gibi kısa ve kolay olur.”

Terğib ve Terhib 7/103, Ebu Ya’la, İbni Hibban

Mahşer alanı çok geniş ve düz olmasına rağmen orada herhangi bir seslenici seslense onun sesini herkes duyar ve mahşer halkına bakmak isteyen bir bakışta insanların tamamını görür.

Bu bekleyiş sebebiyle insanların gamı ve meşakkati tahammül edemeyecekleri bir hale geldiğinde insanlar bu sıkıntının bitmesi ve hesabın başlaması için Allah’a kendileri hakkında şefaat edecek birilerini ararlar.

Bunun için önce Adem (Aleyhisselam)’a, sonra Nuh (Aleyhisselam)’a, daha sonra İbrahim (Aleyhisselam)’a ve ondan sonra da Musa (Aleyhisselam)’a giderler. Bu nebilerin hepsi dünyadayken işledikleri hatalarını hatırlatarak kendilerinin bu iş için ehil olmadıklarını ve daha ehil birine gitmelerini isterler. Akabinde İsa (Aleyhisselam)’a gelirler, o da insanları Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e gönderir.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) yalnızca kendisine mahsus olan şefaatini ki buna Şefaat-i Uzma Büyük Şefaat denir yapar ve gidip insanların yanında durur. Sonra melekler inerler, daha sonra da haklarında hüküm vermek ve kullar arasındaki davaları halletmek için Yüce Rabbimiz gelir.

Fecr 22, Buhari 3122, 4514, Müslim 194/327, Tirmizi 2551, Ahmed 1/281, 282 No: 2546, 2692

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Yer O’nun nuruyla aydınlanır, Nebiler ve şahitler getirilir.”

Zümer 69

Allah-u Teâlâ şöyle buyurmaktadır:

“Akabinde cehennem getirilir.”

Fecr 23

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Cehennemin yetmiş bin bağı ve her bağı çeken yetmişer bin melek vardır, onu sürükleyip getirirler.”

Müslim 2842/29, Tirmizi 2698

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“O gün cehennemden gören iki gözü, işiten iki kulağı ve konuşan bir dili olan bir boyun çıkar ve der ki:

−Ben bugün üç kişiye onları yakalamaya vekil tayin edildim: Her inatçı zorbaya, Allah ile beraber başka bir ilaha dua edene ve musavvirlere canlı resmi ve heykeli yapanlara.”

Tirmizi 2700

Sıkıntısı ve sıcağı şiddetli o günde yalnızca Allah’ın diğer bir rivayette Arş’ının gölgesi var olup başka bir gölge yoktur. Tek olan o gölgede de Allah-u Teâlâ şu yedi kısım insanı gölgelendirir:

1) Adaletli devlet başkanı,

2) Rabbine ibadet içinde temiz hayat yaşayan genç,

3) Gönlü mescitlere bağlı olan kimse,

4) Birbirlerini Allah için seven, beraberlikleri de ayrılmaları da buna bağlı olan iki kişi,

5) Makam sahibi ve güzel bir kadının zina teklifini Allah korkusu sebebiyle reddeden erkek,

6) Kimse bilmeyecek şekilde gizli sadaka veren kişi,

7) Yalnızken Allah’ı zikredip ağlayan kişi.

Buhari 693, Müslim 1031/91
5) Havuz

Mahşer alanında her nebinin bir havuzu vardır. Her nebi havuzuna su içmeye gelenlerin çokluğuyla iftihar edecektir. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in de havuzu vardır ve o, su içmeye geleni en çok olan nebi olmayı ummaktadır.

Tirmizi 2560

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in havuzunun genişliği bir aylık mesafe kadar ya da Aden ile Eyle arası mesafeden daha uzundur. Onun suyu sütten daha beyaz, kardan daha soğuk ve baldan daha tatlıdır. Kokusu ise miskten daha hoştur. Havuzun kenarlarında gökteki yıldızlar kadar çok sayıda altın ve gümüşten cennet bardakları vardır.

Aden: Yemen’de bir sahil şehrinin adıdır.

Eyle: Suriye’nin denize kıyısı olan bölgesindeki bir kasabanın adıdır.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) herkesten önce havuzunun başına gidecek ve ümmetini abdest azalarının parlaklığından tanı(Zeker) havuzuna çağıracaktır. Herkim ondan bir yudum içerse bir daha asla susuzluk çekmez.

Havuzun başına gelecek ilk insanlar Muhacirlerin fakirleri olacaktır. Bu havuzun suyunu artırıp çoğaltan biri altın ve diğeri gümüş iki oluk vardır ki, devamlı olarak cennetten su taşı(Zeker) havuza boşaltırlar.

Su taşınan kaynak ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e verilen cennetteki Kevser Nehri olmalıdır. Nitekim Kevser hakkında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle bilgi vermiştir:

“İki yanı altından, akma yatağı inci ve yakut üzerinde, toprağı miskten daha hoş, her iki yanında inciden kubbeler olan bir nehir.”

Ümmeti Muhammed’den olduğu halde o havuzun başına gelen ve cehennem zebanileri tarafından uzaklaştırılıp Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) tarafından kovulan insanlar olacaktır ki, onlar sünnete muhalif şeyler ihdas edip bid’at çıkaranlardır. Onlar arkaları üzere dinden çıkmış kimseler olarak vasfedilmektedirler ve çok azı müstesna cehennemden kurtulamayacaklardır.

Buhari 6476, 6485, Müslim 247, 248, 400/53, 2289, 2305, Tirmizi 2561, 2562, 3579, 3581, İbni Mace 4301, 4306
6) Kulların Hesaba Çekilmeleri

O gün, artık amellerin karşılıklarının alındığı gündür. Herkes dünyadayken yaptığı amellerinin karşılığını, niyetlerine göre alacak ve zerre kadar zulme ve haksızlığa uğramayacaktır.

Ebu Zerr (Radiyallahu Anh)’ın Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den rivayet ettiği kudsi bir hadiste Allah (Tebareke ve Teâlâ) şöyle buyurmaktadır:

“…Ey kullarım! Bunlar ancak sizin amellerinizdir. Ben onları sizin için sayıyor ve muhafaza ediyorum, sonra onların karşılığını size tam olarak veririm. Öyleyse her kim bir hayır bulursa Allah’a hamdetsin, her kim de onun haricinde bir şey bulursa başkasını değil ancak kendini kınasın.”

Müslim 2577/55

Kendisinde ancak rasullerin konuşmasına izin verilen o gün, her bir kulun Allah’a arz olunmasının ardından amellerin yazılı olduğu defterler sahiplerine dağıtılır. Amel defterleri, öncekilerin ve sonrakilerin yaptığı işleri kapsar. Ortaya konan bu defterlerde sayılıp kayda geçmeyen küçük büyük hiçbir amel yoktur. Kehf 49 Mahlukatın işlediği ameller Kiramen Katibin isimli meleklerce bu defterlere yazılmıştır. İnfitar 10-12, Casiye 29

Bu amel defterlerinin dağıtılması esnasında defterler bazılarına sağ taraflarından, bazılarına sol ve diğer bazılarına da arka taraflarından verilir.

İyi amel işleyenlere bunun bir göstergesi olarak defterleri sağdan verilir. Onlar o gün sevinçli olarak ailelerine döner ve: Alın kitabımı okuyun. Ben zaten kitabımla karşılaşacağımı biliyordum, derler. O kimseler kolay bir hesaba çekilecek ve hoşnut olacakları bir hayatla karşılaşacaklardır. İnşikak 7-9, Hakka 19-21

Kötü amel işleyenlerin göstergesi ise kitaplarının sol taraftan veya arkalarından verilmesidir. Kitabı solundan verilenler: Keşke kitabım verilmeseydi de hesabımı hiç bilmeseydim. Keşke ölüm işimi bitirseydi, derler. Hakka 25-27 Kitabı arkasından verilen de derhal yok olmayı ister ve ateşe girer. Çünkü o, ailesinin yanında Rabbine dönmeyeceğini sanarak şımarıyordu. İnşikak 10-14

İnsanlar Rablerine arz olunup adil bir şekilde hesaba çekileceklerdir. Hicr 92, Kehf 48, Hakka 18 Yüce Mevla bizlerden her birisiyle aracı ve tercüman olmaksızın konuşacaktır. Buhari 6451, Müslim 1016/67 Bu arz olunma esnasında kulların lehine ve aleyhine deliller getirilecek ve dünyada yapılan amellerin salih ya da fasid oldukları ortaya çıkarılacaktır.

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu yapılanın yalnızca arz Allah’a sunulma olduğunu belirtmektedir. Bu arz esnasında insanoğluna beş şeyden hesap sorulmadıkça Rabbinin huzurundan ayrılamaz.

Bunlar:

1) Ömrünü nerede ve nasıl tükettin?

2) Gençliğini nerede ve nasıl yıprattın?

3) Malını nereden kazandın?

4) Malını nereye harcadın?

5) Öğrendiklerin hakkında ne amelde bulundun?

Tirmizi 2531

Allah-u Teâlâ mü’min kullarından bazılarıyla konuşurken ona yaklaşır ve rahmetiyle onu sarar, kuşatır. Akabinde onun dünyada yapmış olduğu her ameli başkaları duymayacak şekilde ona hatırlatır. O da yaptıklarını hatırlar ve inkar etmeksizin itiraf eder. Yaptığı kötülüklerden kendisine hatırlatılanların çokluğundan dolayı helak olacağına kanaat etmeye başladığında Allah (Azze ve Celle):

−“Ey kulum! Ben senin aleyhine olan bu günahlarını dünyadayken insanlardan gizlemiştim. Bugün de tüm bunları senin lehine olmak üzere mağfiret ediyorum” buyurur ve o mü’min kula yalnızca hasenat iyilik defterleri sağ tarafından verilir.

Buhari 2261, Müslim 2768/52

Bunun gibi, kıyamet günü Müslümanlardan niceleri dağlar gibi çok günahlarla getirilir de Allah-u Teâlâ rahmetiyle onları mağfiret eder ve hoşnut olduğu her Müslüman’a karşı bir Yahudi veya Hristiyan ileterek:

−“Bu senin ateşten kurtulma fidyendir” buyurur.

Müslim 2767/49, 51

Kafir ve münafıklara gelince; onlar dünyada işledikleri kendilerine hatırlatılınca suçlarını inkar ederler. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ onların ağızlarını mühürler ve organlarına:

−“Konuşun, der. Elleri, ayakları, kulakları, gözleri, derileri, etleri ve kemikleri kişinin inkar ettiği şeyleri ortaya dökerek aleyhine şahitlik yaparlar.

O kullara tekrar konuşma izni verildiğinde organlarına kızarak:

−Niçin aleyhimize şahitlik yapıyorsunuz? diye sorarlar.

Organlar:

−Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu, derler.”

Nur 24, Yasin 65, Fussilet 20-21, Müslim 2968, 2969

Bu konuşmanın ardından da ona, iyilik ve kötülüklerinin yazılı olduğu amel defterleri solundan veya arkasından verilir. Böylece mü’min kul Allah’a arz olunarak kolay bir hesaba çekilir, münafık ve kafir kullar ise inceden inceye hesaba çekilerek azabı hak eden ve helak olanlardan olur.

Buhari 258, Müslim 2876/79

Bu hesaba çekilme işlemi ümmetler arasında sırayla yapılacak ve bizler Ümmet-i Muhammed, hesaba ilk çekilenler olacağız. Bizler dünya ehlinin sonuncularıyız, kıyamet günü ise en öne geçip mahlukatın hepsinden önce lehlerinde hüküm verilecek olanlarız.

Müslim 856/22, Buhari 850, İbni Mace 4290

Kulların amel olarak hesap vereceği ilk şey namazdır. Eğer namazı tam ve sahih olursa felaha erer ve hesabı başarıyla bitirir, diğer amelleri de kabul edilir. Yok eğer namazı fasid bozuk olursa perişan olur, hüsrana düşer. Diğer amelleri de namazı gibi ifsad olur. Şayet farz namazlarından eksiği varsa Rabbimiz (Tebareke ve Teâlâ):

−Kulumun tatavvu nafile namazı var mı, bakın! buyurur. Varsa onlarla farzlardan eksik bıraktığı kadarını tamamlar, diğer amelleri de bu şekilde muamele görür.

Tirmizi 409, Nesei 463, 466, İbni Mace 1425, 1426, Terğib ve Terhib 1/365, Mecmau’z-Zevaid 2/291, Taberani, Ahmed

Bununla beraber o günün şiddetinden dolayı, bir kişi doğumundan ölümüne kadar hayatının tamamını Allah (Azze ve Celle)’ye itaat ederek geçirmiş olsa bile bu yaptıklarını az görerek dünyaya döndürülüp ecir ve sevabını artıracak işler yapabilmeyi temenni edecektir.

Terğib ve Terhib 7/116, Ahmed

Çünkü o gün nebi ve rasuller dahil hiç kimse dünyada yapa geldiği ameller sebebiyle cennete giremez. Cennete giriş ancak Rahman ve Rahim olan Allah’ın rahmeti ve mağfireti ile kulların hata ve kusurlarını örtüp bağışlamasıyla mümkün olacaktır.

Buhari 6397, Müslim 2816/71, 2818/78

Kıyamet gününde insanlar arasında hüküm verilinceye kadar her bir şahıs dünyadayken verdiği sadakasının gölgesinde bulunacaktır.

İbni Hibban 3310, İbni Huzeyme Sahih 2431, Hakim 1517, Ahmed 4/147 No: 17466
7) Kullar Arası Hak Alışverişi

Allah-u Teâlâ, kendisiyle kulları arasında şirk ortak koşma dışındaki meseleleri dilediği kimseler için bağışlayacaktır. Nisa 48 Ancak dünyadayken kulları arasında cereyan etmiş ve helalleşilmemiş olan hak alışverişlerine karışmamış ve o hakların tasarrufunu hak sahibi olan kullarına bırakmıştır. Bundan dolayı miktarı elli bin sene olan o hesap gününde hak sahipleri kendilerine haksızlık ve zulüm yapan insanlardan haklarını alacaklardır.

O günde altın ve gümüş gibi maddiyat söz konusu olmadığı için ödeşmeler, hak sahibine verilecek sevaplarla yapılacaktır. Hakların ödenmesine sevaplar yeterli gelmezse bu sefer hak sahibinin günahları hesaplaşma tamam olana kadar haksızlık yapana verilir de o kişi sevapları yok olmuş, üstelik kendi günahlarıyla beraber başkalarının günahlarını da yüklenmiş olarak ateşin yolunu tutar.

Bu hususta Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in birkaç buyruğuna göz atalım:

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Andolsun ki kıyamet gününde bütün haklar sahibine ödenir. Hatta boynuzsuz koyun için boynuzlu koyuna kadar.”

Müslim 2582/60, Tirmizi 2535

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Her kimin yanında kardeşine ait haksız alınmış bir hak varsa o haksızlıktan dolayı hak sahibiyle helalleşsin. Çünkü orada kıyamet gününde dinar altın da, dirhem gümüş de yoktur. Kardeşinin hakkı için kendi hasenelerinden alınmadan önce, dünyada onunla helalleşsin. Eğer onun hakkı karşılayacak kadar iyiliği yoksa kardeşinin günahlarından alınır, o zalimin üzerine atılır.”

Buhari 6447, 2268

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“…Ümmetimin müflisi iflas edeni şu kimsedir ki; kıyamet günü namaz, oruç ve zekat ile gelir, kendisi de şuna sövmüş, buna iftira atmış, öbürünün malını yemiş, berikinin kanını dökmüş ve bir diğerini dövmüş olarak gelir. Onun iyiliklerinden bir kısmı şuna, bir kısmı buna verilir. Eğer üzerinde olan kul hakları ödenmeden evvel hasenatı tükenirse hak sahiplerinin hatalarından alınır ve haksızlık yapana yüklenir. Sonra o kişi ateşe atılır.”

Müslim 2581/59, Tirmizi 2533

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“…Sonra Allah-u Teâlâ yakındakilerin işittiği gibi uzakta bulunanların da işitebileceği gibi onlara şöyle seslenir:

−Deyyan hesaba çekici benim, Melik benim. Kendisinde cennet ehlinden birinin hakkı olan cehennemlik kimse kısas olunmadan cehenneme giremez ve kendisinde cehennemliklerden birinin bir tokat ile de olsa hakkı bulunan cennetlik kimse de kısas olunmadan cennete giremez.”

Terğib ve Terhib 7/127, Ahmed 3/495 No 16138

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu:

“Allah-u Teâlâ insanlar arasında ilk olarak, dökülen kan davaları hakkında hüküm verecektir.”

Buhari 6447, Müslim 1678/28

Hesaba çekilme herkes için söz konusu değildir. Çünkü Allah-u Teâlâ bu ümmetten yetmiş bin kişiyi hesapsız ve azaba uğramaksızın cennete sokacağını Rasulü’ne bildirmiştir.

Buhari 6452, Müslim 220/374

Bunlar kendilerine rukye yapılmasını istemez, bedenlerini dağlamaz, uğursuzluk inancı taşımaz ve ancak Rablerine tevekkül ederler. Onların yüzleri dolunay parlaklığı gibi parlar halde olacaktır. Aynı zamanda bu yetmiş bin kişinin her bin kişisiyle beraber yetmişer bin kişi yani 70×70.000= 4.900.000 kişi ve Rabbimizin tutamlarından üç tutam avuç miktarı insan da hesapsızca cennete girdirilecektir.

Tirmizi 2554, İbni Mace 4286, Ahmed 5/250 No: 22508, 22659

Allah-u Teâlâ kullarına karşı, annenin çocuğuna duyduğu merhametten daha fazla merhametlidir.

Buhari 5996, Müslim 2754/22

Yüce Mevla gökleri ve yeri yarattığı gün rahmeti yüz parçaya ayırdı. Bunlardan bir parçayı cinler, insanlar, hayvanlar ve haşerelerin arasına indirip yaydı. İşte o tek bir parça rahmet sebebiyle mahlukat birbirine şefkat etmekte, vahşi hayvanlar bile yavrularına meyledip onları ihmal etmemektedir. Rahmeti gazabına galip gelen Rabbimiz rahmetinin kalan doksan dokuz kısmını geri bırakmıştır ve kıyamet gününde o kalan kısımla kullarına merhamet edecektir.

Buhari 5997, Müslim 2751, 2753

Azabı da çetin olan, Rahman, Rahim, Rauf şefkatli, Latif yumuşaklık ve lütuf sahibi, Halim yumuşaklıkla muamele edici ve Gaffar çokça bağışlayıcı olan Rabbimizden bizlere hesap gününde rahmetiyle muamele etmesini ve bizleri cennetine girdirmesini niyaz ediyoruz.
8) Mizan (Terazi)

Hesap ve kullar arası hak alışverişi tamamlandıktan sonra ameller tartılır. Muhasebe, işlenen amelin kendisi için, tartma ise işlenen amellerin karşılığını vermek içindir. Verilecek olan karşılık, amelin kendisine ve miktarına göre olmalıdır. Öyleyse amellerin tartılması, hesaba çekilmeden sonra olmalıdır.

Kıyamet gününde amellerin tartılması için hakiki terazi kurulacaktır. Bu terazinin iki kefesi bulunacak ve şayet o terazide gökler ve yer tartılacak olsa onları alacak kadar genişleyebilme özelliğine sahip olacaktır.

Terğib ve Terhib 7/162, Hakim

Allah-u Teâlâ bu terazi hakkında şöyle buyuruyor:

“Biz, kıyamet günü adalet terazilerini kurarız. Artık kimseye hiçbir şekilde haksızlık yapılmaz. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa onu (teraziye) getiririz…”

Enbiya 47

Her ne kadar bu ayette ‘teraziler’ şeklinde çoğul sigayla birden fazla terazi varmış gibi bildirilse de, alimlerin çoğunluğu kıyamet günü terazinin tek olacağı, ancak içinde tartılacak amellerin çok ve çeşitli olması itibarıyla burada çoğul olarak getirildiği görüşündedirler.

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

“O gün tartı haktır (tam doğrudur). Kimin terazisi ağır basarsa, işte onlar felaha erenlerin ta kendileridir. Her kimin tartısı da hafif gelirse, işte onlar ayetlerimize zulmetmelerinden dolayı kendilerini ziyana sokanlardır.”

A’raf 8, 9

Kelime-i şehadetin bulunacağı kefe, ne kadar çok olursa olsun günahların konulacağı kefe karşısında daha ağır basacaktır. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bildirdiğine göre kıyamet günü Allah-u Teâlâ bu ümmetten bir kişiyi, herkesin önünde ayıracaktır. Bu kişinin aleyhine her birinin boyu gözün görebildiği mesafe kadar olan doksan dokuz dosya açılır. Sonra Allah ona bu dosyalarda yazılanlara itirazı olup olmadığını sorar.

Adam:

−Hayır, ya Rabbi, der. Bunun üzerine Allah-u Teâlâ onun bir iyiliği olduğunu ve ona haksızlık yapılmayacağını bildirir. Üzerinde kelime-i şehadet bulunan bir bıtaka kağıt parçası getirilir. Adam böyle çok olan günah defterleri karşısında bu kağıdın bir değeri olacağına ihtimal vermez. Müteakiben günah dosyaları terazinin bir kefesine, kağıt parçası da diğer kefesine konulur ve kağıt parçasının konduğu kefe ağır basar. Hiçbir şey Allah’ın ismi yanında ağır basamaz.

Tirmizi 2776, İbni Mace 4300, Hakim 1/2, 529, Ahmed 2/213, No: 6994, 7066, Albânî Silsiletu’l-Ehâdîsi’s-Sahîha 135

Terazide kulun amellerinin bulunduğu defterlerin tartılması söz konusu olduğu gibi amellerin tartılacağı da, kişinin kendisinin tartılacağı da söylenmiştir. Çünkü:

a) Kulun terazisine konulacak en ağır şeyin güzel ahlak olduğuna, “Subhanallahi ve Bi Hamdihi Subhanallahi’l-Azîm” sözünün terazide ağır olacağına, “Elhamdulillah” sözünün de mizanı dolduracağına dair hadisler mevcuttur.

Tirmizi 2070, 2071, Ahmed 6/441 No: 28044, 28067, 28082, Buhari 6343, Müslim 2694/31, Müslim 223/1, Tirmizi 3745

b) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), İbni Mes’ud (Radiyallahu Anh)’a bacağı ince olduğu için gülüşen ashabına o bacağın kıyamet günü mizanda Uhud Dağı’ndan daha ağır geleceğini haber vermiştir.

Ahmed 1/114 No 920, Mucemu’l-Kebir 9/970

Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in verdiği başka bir habere göre; kıyamet gününde iri cüsseli ve semiz bir adam hesap yerine gelir, ancak Allah katında bir sivrisineğin kanadı kadar ağır gelmez.

Buhari 4550, Müslim 2785/18

İlk üç hadiste amellerin tartılacağına, diğer iki hadiste de kulların kendisinin tartılacağına işaret vardır.
9) Allah’ın Görülmesi

Ehli Sünnet inancına göre Allah’ı dünyada görmek hiçbir insan için mümkün değildir. Çünkü Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Şunu iyi bilin ki; sizden herhangi biriniz ölünceye kadar Rabbini asla göremeyecektir!”

Müslim 2931/169

Ebu Zerr (Radiyallahu Anh) Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:

−Rabbini gördün mü? diye sorunca, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

“Bir nur, O’nu nasıl görebilirim ki?”

Müslim 178/291, Ahmed 5/148 No: 21638, 21720, 21830

Kıyamet gününde Rabbimizi görme hakkında sorular sorulduğunda ise Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), öğlen vakti güneşi ve dolunay şeklindeyken ayı görmekte zorlanmadığımız gibi kıyamet gününde Rabbimiz (Tebareke ve Teâlâ) yı görmekte zorluk çekmeyeceğimizi haber vermiştir.

Buhari: 633, Müslim 633/211

Kıyamet günü insanlar toplu olduğu halde bir nidacı:

−Her ümmet dünyada neye tapıyor idiyse onun peşine düşsün, diye seslenir. Bunun üzerine Allah’ın gayrısı şeylerden putlara ve dikili taşlara tapınanların hepsi cehenneme dökülürler. Geriye günahkar ve iyi olsun Allah’a kulluk yapan ehli kitap ümmetler kalır. Yahudiler çağrılır ve neye taptıkları sorulur.

Onlar:

−Biz Allah’ın oğlu Üzeyr’e tapıyorduk, derler.

Bunun üzerine onlara:

−Yalan söylüyorsunuz! Allah eş ve çocuk edinmemiştir, denilir. Onlara istekleri sorulur, onlar da susadıklarını söylerler. Cehennem onlara bir serap gibi gösterilir ve oraya sevk olunurlar. Su içmek için birbirlerini çiğneyerek oraya gider ve ateşe dökülürler.

Sonra Hıristiyanlar çağrılır, neye taptıkları sorulur:

−Allah’ın oğlu Mesih (İsa) ya tapıyorduk, derler.

Bunun üzerine onlara da:

−Yalan söylüyorsunuz! Allah hiçbir eş ve çocuk edinmemiştir, denilir. Onlara da istekleri sorulur, susadıklarını söylerler. Cehennem aynı şekilde onlara da bir serap gibi gösterilir ve oraya sevk olunurlar. Su içmek maksadıyla birbirlerini ezerek oraya gider ve ateşe dökülürler.

Meydanda sadık olsun, facir olsun yalnızca Allah-u Teâlâ’ya kulluk eden muvahhid kimseler kalır. Alemlerin Rabbi (Subhanehu ve Teâlâ) onlara, gördükleri suretin dışında başka bir surette gelerek:

−Neyi bekliyorsunuz? Her ümmet kulluk yaptığının peşine düştü, diye seslenir.

Onlar:

−Biz muhtaç olduğumuz halde dünyada bu insanlardan ayrıldık ve onlarla arkadaşlık yapmadık, şimdi kendisine kulluk yaptığımız Rabbimizi bekliyoruz, derler.

Allah-u Teâlâ:

−Ben sizin Rabbinizim, der.

Bunun üzerine o muvahhid topluluk iki ya da üç kere:

−Senden Allah’a sığınırız! Biz Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmayız, derler.

Allah-u Teâlâ onlara:

−Sizinle Rabbiniz arasında kendisini tanıyabileceğiniz bir alamet var mı? diye sorunca:

−Evet, baldırdır, derler. Allah-u Teâlâ baldırını (sakını) açar, ihlaslı mü’minler hemen O’na secde ederler. Dünyadayken riya ve gösteriş için Allah’a secde edip namaz kılanlar da secde etmek isterler ancak Allah buna müsaade etmez ve onların sırtlarını tek bir tabakaya çevirir. Secde etmek istedikçe enseleri üzere geri düşerler.

“İncik/baldır açıldığı gün secdeye davet olunurlar da güç yetiremezler.”

Sonra secde edenler başlarını kaldırırlar. Gördükleri ilk sureti değişmiş olduğu halde:

−Ben sizin Rabbinizim, der, onlar da:

−Sen Rabbimizsin, derler. Akabinde cehennemin üzerine Sırat Köprüsü kurulur ve şefaate izin verilir.

Buhari 801, 6471, 7303, 7310, Müslim 182, 183
10) Sırat Köprüsü

Sırat, hesap ve mizandan sonra insanların üzerinden geçmesi için cehennemin üzerine kurulan bir köprüdür. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu köprüyü ‘ayakların kayacağı bir yer’ diye tarif ederken, büyük sahabi Abdullah ibni Mes’ud (Radiyallahu Anh) ise ‘keskin kılıç ağzı gibi ince ve kaygan bir yer’ diye tarif etmiş, Ebu Said el-Hudri (Radiyallahu Anh) ise:

“Bana köprünün (Sırat’ın) kıldan ince ve kılıçtan keskin olduğu haberi ulaştı,” demiştir.

Buhari 7312, Müslim 183/302, Taberani, Terğib ve Terhib 7/163

Cehennemin üzerine kurulan bu köprünün iki yanında, kızgın demirlerden olup büyüklüğünü yalnız Allah’ın bildiği, baş kısımları eğri, sert ve keskin, geniş çengeller vardır ki Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunları Arabistan’ın Necd bölgesinde yetişen sa’dan dikenlerine benzetmiştir. Bu çengeller insanların dünyadaki amellerine göre kişilere musallat kılınır. Bazı insanlara hiç dokunmaz, bazılarını tırmalar ve dengesini bozar, diğer bazılarını da yakalayıp bırakmaz ve altındaki cehenneme yuvarlar.

İnsanların tamamı mü’min-kafir, salih-fasık ayrımı olmaksızın, Nebi ve Rasuller dahil (öncelikle Ümmet-i Muhammed olmak üzere) herkes Sırat Köprüsü’nden geçecektir. Bu esnada dünyada en çok ihlal edilen ve Allah katında değerleri çok büyük olan ‘emanet’ ve ‘rahim (yani akrabalık bağları)’ oraya gönderilir ve Sırat’ın sağlı sollu iki yanına dikilirler.

Dünyada hak dinin gereği olan amelleri yapıp sırat-ı müstakim (dosdoğru yol) üzere olan kimseler Sırat Köprüsü üzerinden de ayakları kaymadan geçecektir. Bunlardan bazıları amelleri karşılığında şimşek gibi, bazıları rüzgar gibi, diğer bazıları kuş uçuşu gibi, kimisi iyi cins bir at gibi, kimisi insan koşması gibi, bazısı da normal yürüyüşle geçerler. Onları bu şekilde geçiren amelleridir.

Bu esnada Nebimiz Muhammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ümmetine olan düşkünlüğü ve merhameti sebebiyle köprü üzerinde dikilmiş ve ümmeti için Allah’a niyazda bulunarak:

−Rabbim! Selamet ver, selamet ver! der. Nihayet kulların amelleri yetersiz kalır, bazıları yürümeye güç yetiremez ancak emekleyerek ve sürünerek geçer ve kurtulurlar.

Bu dünyada sırat-ı müstakimden ayrılarak dinin gereklerini yerine getirmeyenler ise -Allah’ın diledikleri hariç- bu son günde köprüden geçemeyecek ve ayakları kayıp cehenneme yuvarlanacaktır.

Buhari 6472, 7312, Müslim 182, 183

Hadislerde zikredilen bu Sırat Köprüsü üzerinden geçiş Kur’an’ı Kerim’de cehenneme uğrama şeklinde ifade edilmiştir:

“Sizden herkes oraya (cehenneme) uğrayacaktır! (Bu) Rabbinizin üzerine aldığı kesin bir hükümdür. Sonra biz muttakileri (Allah’tan sakınanları) kurtarırız, zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.”

Meryem 71, 72

Bu ayet ile hadisler bir arada düşünüldüğünde ortaya çıkan şey; Sırat Köprüsü üzerinden herkes geçecek, bu geçiş oradan geçip kurtulan mü’minlerin cehenneme uğratılmaları olacaktır. Yoksa herkesin cehenneme girmesi söz konusu değildir. Allah-u a’lem.

Müslim 2496/163, İbni Mace 4281, Ahmed bin Hanbel Müsned 6/286 No: 26972

Sırat Köprüsünü geçip ateşten ebediyen kurtulan mü’minlere, cennet ile cehennem arasında bir köprü üzerinde bekletilerek dünyadayken aralarında meydana gelmiş olan haksızlıklar için kısas uygulanır. Haksızlıklardan arınıp tertemiz oldukları zaman onların cennete girmelerine izin verilir. O mü’minlerden her birisi cennetteki makamını, dünyadaki evinin yolunu nasıl biliyorsa ondan daha doğru bulur ve oraya varır.

Buhari 6448

Author: RasitTunca

Bir yanıt yazın